GüncelMakaleler

ANALİZ | İnsanca Bir Yaşam ve Özgür Bir Gelecek İçin; Birleşirsek Kazanırız!

Kampanyanın önümüzdeki dönem açısından öne çıkan yanı, sınıfın, emekçi kitlelerin, Kürt ulusunun gelişen direnişleriyle daha fazla temas ederken yerelleşerek daha güçlü örgütlenmeler yaratmak için yoğunlaşmak ve derinleşmek olacaktır.

Coğrafyamız sınıf mücadelesinde tansiyon her geçen gün daha da yükseliyor. AKP-MHP ittifakının ciddi bir siyasi krizin içinde debelendiği hemen her kesimin ortaklaştığı bir nokta. Faşist blokun gündem değiştirmek adına giriştiği kimi hamleler de bunun bir göstergesi. Gelinen aşamada ne AB-ABD’ye efelenmeler ne de iç siyasette CHP-İYİ Parti’ye veyahut Kürt düşmanlığı temelinde HDP’ye yönelik ırkçılık ve şovenizm, faşist ittifakın geriye gidişinin önüne geçemiyor.

Kuşkusuz siyasi krizin başlıca tetikleyeni, işçi sınıfı ve emekçi yığınların pandemiyle birlikte yeni bir boyut alan yaşam koşulları. Dövizdeki tırmanışla birlikte alım gücünde yaşanan korkunç düşüş, çığ gibi büyüyen yoksulluk ve bunu daha da çekilmez hale getiren derin işsizlik, iktidar katında ivmesi giderek artan bir siyasi krizi körüklüyor.

Bugünkü durumda, sokaktaki hayat pahalılığının TÜSİAD tarafından bile dile getirildiği bir tablo söz konusu.

AKP-MHP itifakının hamaset dolu iç politika çıkışları, “Vatan-Millet-Sakarya” edebiyatı, geniş emekçi kitleler nezdinde eskisi gibi bir etki bırakmıyor. Başka bir deyişle, AKP iktidarı, hakim sınıflar açısından, “rıza” üretemeyen bir kulvarda hızla yol alıyor. Elbette tüm bu gelişmeler, AKP-MHP ittifakının Meclis’ten iki yıllığına geçirilen tezkerede ortaya koyduğu gibi ekonomik ve siyasi krizin üstünü işgal, savaş, milliyetçilik ve şovenizm örtüsüyle kapatma çabasına engel olmamaktadır.

CHP’nin bahsini ettiğimiz toplumsal koşulları görerek, bunun açığa çıkardığı gerçeğe ve tepkiye oynadığı, sırtını buna dayadığını da söylemek yanlış olmaz.

Hakim sınıflar cephesinde, iktidar katında gerek CHP-İyi Parti’nin gerekse de Deva ve Gelecek Partisi’nin el yükselten muhalafetini bu toplumsal panaroma içinde okumak doğru olacaktır.

Egemen sınıflar, işçi ve emekçilerin, Kürt ulusunun, Alevilerin, kadın ve LGBTİ+’ların ve gençliğin AKP-MHP ittifakı şahsında sisteme karşı biriken öfke ve tepkisini okumakta ve buna uygun bir yönelim geliştirmeye çalışmaktadır. Bu bahiste vurgulamak gerekir ki, Türkiye, T. Kürdistanı siyasal geçmişinde ciddi alt üst oluşlar, iktidar katında dümenin el değiştirmesi bu bağlamda klikler arasındaki mücadelelerin düzeyi, ezilen emekçi yığınların sisteme karşı geliştirdiği öfke ve tepkiye paralel bir şekilde yaşam bulur.

Başka bir deyişle, AKP-MHP ittifakını alaşağı edecek olan sınıfın, emekçilerin dipten yüzeye vuran tepki, eylem ve direnişleri ve devrimci, yursever güçlerin bu hareketle kurduğu bağ olacaktır. Rakip kliklerin mevcut iktidara yönelik çıkışlarındaki her dalgalanma, dipte yaşanan bu akıntıyla doğrudan bağlıdır.

 

Sınıfın dipten gelen öfkesi

Sınıfın, ezilen emekçi yığınların, geniş toplumsal sınıf ve tabakaların, AKP-MHP ittifakına, kağıt üstünde kaldırılsa bile fiili olarak uygulanmaya devam edilen OHAL uygulamalarına, KHK’lara rağmen gelişen tepkisinin düne oranla daha görünür olduğu ve sokağa daha fazla taştığı bir gerçek. Ekonomik alanda yaşanan ve derinleşen çelişkiler, pandemide çeşitli gerekçelerle gerçekleşen ve hala devam eden ve edecek olan yoğun işten atmalar, dünden daha fazla yaygınlaşan hak gaspları, ağırlaşan çalışma koşulları, sınıfın hareketliliğini de artırmıştır.

İşçi sınıfı ve emekçiler, pek çok iş kolunda ve sektörde, parça parça direnişler, eylemlilikler, sendikalaşma mücadeleleriyle sermaye karşısında direnişi büyütmektedir. Tekirdağ’dan Haramidere’ye, Bakırköy’den Tuzla’ya; Gebze’den Mersin’e; Urfa’dan Kayseri’ye ve daha pek çok il ve bölgede sınıfın sokağa taşan hak alma ve sendikalaşma mücadelesi de bu gerçeğe dikkat çekmektedir.

Sermayenin saldırılarına karşı sınıfın ve emekçi kitlelerin farklı katmanlarının her biri, kendi özgün sorunları etrafında ciddi bir tepki ve direnişi geliştiriyor. Mücadele, farklı kulvarlarda çoğu zaman sendikaları aşan, kimi zaman onlara rağmen bir şekilde yatağını buluyor. Bu bağlamda 24 Ekim’de Kartal’da düzenlenen “işçi-emekçi” mitingi de, sınıfın ve ezilen emekçi kitlelerin bağrında biriktirdiği sinerjinin ve direniş coşkusunun önemli bir örneği olmuştur.

Farklı sektörlerden 20’yi aşkın işçi direnişinin çağrısıyla düzenlenen miting, KESK, DİSK, TTB ve TMMOB’tan oluşan dörtlüden bağımsız bir şekilde taban insiyatifiyle, dipten gelen basıncın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Miting günü açığa çıkan coşku da bunun bir izdüşümüydü.

24 Ekim mitingi, sınıf ve ezilenler cephesinden gelişmelerin ana yönünün, mücadelenin ve direnişin daha fazla gelişmesi ve sokağa taşması doğrultusunda olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Farklı alan ve kulvarlarda gelişen direnişler, 24 Ekim’de birleşmiş ve emekçiler sermayeye karşı kazanmanın yolunun birleşmekten geçtiğini yüksek sesle haykırmıştır.

“Birleşirsek kazanırız!”

İşçi-emekçi mitingi, Birleşik Mücadele Güçleri (BMG) olarak bir süredir çalışmalarını sürdürdüğümüz “Birleşirsek Kazanırız” kampanyamızın doğru bir toplumsal analiz ve okumayla, aynı zamanda isabetli bir politik perspektifle şekillendiğini ortaya koymuştur.

Bugün ezilen sınıf ve tabakaların, kendileriyle aynı sorunları yaşayanlarla, yan yana gelmek ve mücadeleyi birleşik bir hatta büyütmek için daha fazla nedeni vardır. Bugün ihtiyaç olan bu fikriyatın örgütlenmesi adına daha güçlü hamleler yapmak ve sınıfın direnişçi kesimleriyle daha fazla buluşmaktır.

Birleşik mücadele, BMG’de ifadesini bulan temsiliyetin, sınıfın her direnişiyle temas etmesinin ötesinde, direnişçi işçilerin taleplerinin emek yapıları içinde gündemleştirilmesi ve bu temelde dayanışmanın örgütlenmesini amaçlamaktadır. Kuşkusuz bu BMG’nin siyasi temsiliyetiyle sınıfın direnen kesimlerine gitmemesi, dayanışmada bulunmaması ve bağlarını güçlendirmemesi anlamına gelmez. Aksine bir önceki görev için bu adımlar uygun koşulların hazırlanması adına gereklidir.

BMG, kampanyanın politik perspektifi doğrultusunda, yerel koordinasyonların inşa edilmesi ve emekçilere gidilmesi adına önemli bir çaba ve emek ortaya koydu. Geniş emekçi kitlelere faşizme karşı kazanmanın birleşmekten ve yanyana gelmekten geçtiği ifade edildi ve mücadele çağrısı yapıldı. Gelişen toplumsal süreçlerin bir parçası olundu. Kampanyanın ana ekseni, daha fazla yerelleşmek, emekçi kitlelerle biraraya gelişleri daha fazla artırmak ve kitlelere örgütlenme çağrısı yapmak ve elbette örgütlenmek olmuştur.

Geride kalan dönemde pandemi sürecine rağmen BMG ciddi bir aktivasyon içinde olmuş, önemli bir dinamizmle hareket etmiştir. Ne var ki salgın gerek geniş emekçi kitlelerle gerekse de BMG tabanıyla biraraya gelinmesinde ciddi engeller yaratmıştır.

Kampanyanın önümüzdeki dönem açısından öne çıkan yanı, sınıfın, emekçi kitlelerin, Kürt ulusunun gelişen direnişleriyle daha fazla temas ederken yerelleşerek daha güçlü örgütlenmeler yaratmak için yoğunlaşmak ve derinleşmek olacaktır.

24 Ekim mitingi, BMG’nin perspektifinin sınıfta ve emekçi kitlelerde ciddi bir karşılığı olduğunu, olacağını göstermiştir. Şimdi görev, kampanyanın ikinci etabında, sınıfın direniş enerjisiyle buluşurken bu sinerjiyi yerellere taşıma ve yerelin örgütlenmesi politik hedefiyle birleştirmeyi başarmaktır.

AKP-MHP faşist bloğunu devirmek, insanca bir yaşam ve özgür bir gelecek için; Birleşirsek Kazanırız!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu