GüncelKadın

Aysel Tuğluk Kadın Dayanışmasıyla Serbest Kalacak

"Aysel Tuğluk örneğinde olduğu gibi Kürt kadınlarına dönük her türlü saldırıda dayanışma içinde olması ve Kürt kadınlarına yapılanın herhangi bir kadına yapılmış gibi görerek karşı koyuş örgütlemesidir"

Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında 29 Aralık 2016’da tutuklanan eski DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’a 16 Mart 2018’de Ankara 17’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “örgüt yöneticisi olmak” iddiasıyla 10 yıl hapis cezası verilmişti.

Kocaeli Üniversitesi 21 Temmuz 2021 Adli Tıp Raporu’nda, Aysel Tuğluk’un hafızasını vuran hastalığının olduğu, hayatını sürdürmek için ikinci kişilerin yardımına ihtiyaç duyduğu açık biçimde ifade edildiği halde serbest bırakılmıyor. Tüm kamuoyu ısrarına ve verilen mücadeleye rağmen Adli Tıp Kurumu’nun Aysel Tuğluk ile 5 dakikalık bir görüşmesinin ardından verdiği rapora göre Tuğluk, “kendi kendisini idame edebilecek durumda” diyerek serbest bırakılmadı. Geçtiğimiz hafta devam eden 21’i tutsak 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 15’inci duruşması, 8’inci gününde Sincan “Cezaevi” Kampüsü’nde görülürken 5 Ağustos Cuma görülen duruşmada gece yarısı mahkeme ara kararını açıkladı.

Mahkeme, demans teşhisi konulan Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un tahliyesine karar verdi. Diğer tutuklu siyasetçilerin tutukluluk halinin devamına karar verildi. Ancak tahliyesine karar verilen Tuğluk’un tutukluluk hali başka bir davadan dolayı sürecek.

Aysel Tuğluk, başta kadın örgütleri, hukukçular ve birçok şehirde çeşitli platformların mücadelesine rağmen TC devletin intikam politikası bağlı yargısının düşman hukuku tarafından ağır hastalığına rağmen içerde tutulmaya devam ediliyor.

TC devleti 2015 OHAL ilanınından buna ülkede derinleştirdiği saldırı politikasını hapishanelerde de çok daha boyutlu bir şekilde devam ettirmektedir. Mevcut egemenlerin sözcüsü AKP-MHP faşist iktidar blok tarafından yoğun bir tutuklamayla birlikte tutsaklar üzerinde estirilen tecrit, İmralı başta olmak üzere hemen her hapishanede her geçen gün derinleştirmekte, ağır hasta tutsaklar ölüm eşinde olmasına rağmen adeta bir savaş “esiri” muamelesi ile içerde katledilmektedir.

Egemenlerin hapishaneler politikası öteden beridir, dışardan, içeriyi gündeme getirecek bir kamuoyu yaratma hareketinden yoksun olması ile içeriyi dışarının teslim alma aracı olarak devreye sokmaktadır. Bugün özellikle son yıllarda devrimci muhalefetin daralması ile ağır hasta tutsaklarını ölüme terk ederek, tahliyeleri infaz yakmalar ile engelleyerek, tekli hücrelerde tecritle birlikte ağır işkence ile dışarıyı da teslim almak istemedir. Her geçen başka bir hapishanede başka bir tutsak onlarca gardiyanın işkencesine maruz kaldığı görüntüler ortaya çıkmaktadır.

 

Devletin Kürt ve kadın düşmanlığı

Uzatmak pahasına TC devletinin hapishanelerdeki yaklaşımın tablosuna değinde bulunduk, bu politika söz konusu Kürt ve kadın siyasetçiler olunca tablo çok daha ağır bir hal almaktadır. Kabul edelim ki, Aysel Tuğluk özelinde yaşanan tam olarak budur. Eğer öyle olmasaydı bu kadar yoğun bir ısrara, mücadeleye rağmen Tuğluk tutuklu kalmazdı.

Gülten Kışanak, “Aysel arkadaşımız cezaevinde kalıyor ama öz bakımı, kişisel temizliği, banyosu, kıyafetlerini giyinme, çamaşırlarını yıkama, çayını bardağa doldurup eline verme, yemeğini verme, bulaşıklarını yıkama, aklınıza gelebilecek her türlü yaşamsal ihtiyacını biz karşılıyoruz. Tek başına bu faaliyetlerin hiçbirini yerine getiremiyor” sözleri, Tuğluk’un içerde tutulmasının bahsettiğimiz tutum dışında bir seçeneğe işaret etmiyor.

Aynı tutum, Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk 2017’de vefat ettikten sonra da yaşanmıştı. Anne Hatun, vasiyeti üzerine, Ankara İncek Mezarlığı’na defnedilmek üzere getirildi. Sonra “bir grup” mezarlığa saldırmaya çalıştı. İşin boyutu öyle büyüdü ki anne gömüldüğü mezardan çıkarıldı, morga götürüldü, ertesi gün Dersim’de toprağa verildi. Bugün tahliye kararı verilmesine rağmen içerde tutulması da aynen tutumun sonucudur, şayet önümüzdeki günlerde serbest bırakılırsa bu sadece kamuoyu basıncına daha fazla dayanamadığı anlamına gelir ki, bugün Kobanê davasından serbest kalması “Tahliye ettik ama kesinleşen cezası var” bahanesi ile kamuoyunun tepkisi azaltmak istemektedir. Ancak herkes kısa bir süre önce sağlık koşulları sebebiyle demans hastası Çevik Bir’in tahliye edildiğini hatırlamaktadır.

Devletin kadın düşmanlığı bilinirken, Kürt kadın düşmanlığı için de bir kanıta gerek yoktur. Çünkü biz bu düşmanlığı elbette Kürt siyasi kadınlar nezdinde de çok öncesinde de Ekin Van örenğinden de biliyoruz görüyoruz/görmekteyiz, bunu tecavüze ve katliama maruz kalan Kürt kadınlarına dönük erkek yargı tutumunda da, polis şiddeti ve kadın katliamlarında da defalarca kez bizlere ispatlanmıştır.

En son örnek olarak hatırlanacağı üzere erkek TC yargısı Pınar Gültekin’in katledilmesinde, “tasarlanarak öldürme” suçunun onlarca kanıtı varken katilin Yüksekova’da görev yapması Pınar Gültekin’in ise Kürt bir kadın olması “indirim” almasında önemli bir etken olduğunu dava sürecini yakından takip edenler açısından oldukça nettir. Yine tecavüze maruz bırakılan ve ölüme sürüklenen İpek Er davasında Musa Orhan’a verilen ödül gibi ceza, evli olduğu erkeğin kardeşi Sinan Altınmakas tarafından cinsel saldırıya maruz bırakılan ve sonrasında evli olduğu Kazım Altınmakas isimli erkek tarafından katledilen Fatma Altınmakas’ın, jandarma karakoluna şikayette bulunduğu ancak Türkçe bilmediği ve ifade işlemlerinde Kürtçe tercüman bulundurulmadığı için şikayetinin alınamaması gibi daha onlarca örnek sayabiliriz.

İntikam siyasetine karşı dayanışmayı büyütelim

Yine milyonlarca Kürt kadının temsil etmesine dokunulmazlığı olmasına rağmen her gün sokakta polis şiddetine maruz kalması, en son ise kendisine şiddet uygulayan, taciz eden polise tokat attığı için vekilliği düşürülen DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in jet hızıyla milletvekilliğinin kaldırılması, devletin Kürt kadınlara duyduğu düşmanlık ve intikam siyasetinin apaçık göstergesi değil de nedir? Semra Güzel’in vekilliğinin kaldırılması da Aydeniz ile benzer parantezde örnek olarak verilebilir.

Sonuç olarak örnekler çoğaltılabilir ancak durumun zaten izaha ihtiyacı yoktur. İzah edilmesi gereken kadınların bugün Aysel Tuğluk örneğinde olduğu gibi Kürt kadınlarına dönük her türlü saldırıda dayanışma içinde olması ve Kürt kadınlarına yapılanın herhangi bir kadına yapılmış gibi görerek karşı koyuş örgütlemesidir. Nasıl ki kadınlara dönük patriarkal düzenin saldırılarına, onun egemen erkek gücünün kadın düşmanı politikalarına karşı geliyorsak tüm kadın kamuoyunun söz konusu Kürt kadınları, siyasetçileri olunca aynı tavrı sergileyip sergileyip sergilememesidir. Bizce Aysel Tuğluk henüz serbest bırakılması için başarılı olmamış olsa bile bu karşı koyuş pratiği başarılı ve kadın dayanışmasını içermektedir. Önemli olan bu dayanışma pratiğinin her daim büyütmektir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu