GüncelMakaleler

Bir Partizan  | “O, mücadelenin olduğu her yerdeydi!”

"Rus emperyalizmin dünya üzerinde ve Kafkaslar’daki çıkarları uğruna Ermeni halkının mağdur edilmesi söz konusudur. Rusya’nın oyuncağı haline gelen ülkede istikrarın sağlanması için Paşinyan yönetiminin istifa etmesinden başka çıkar yol yoktur."

12 Haziran 1993 tarihinde Artsakh mücadelesinde kaybettiğimiz enternasyonal devrimci Monte Melkonyan’ı (Avo) ölümünün 29. yılında saygıyla anıyoruz!

Ermeni devrimci geleneğini Antranik Ozanyanlardan, Madteos Sarkisyanlardan (Paramazlar), Misak Manuşyanlardan teslim alarak Ermeni halkının bugün devam eden adalet mücadelesini omuzlayan ve I. Artsakh Savaşı’nda kaybettiğimiz Monte Melkonyan, Ermeni halkının yetiştirdiği son fedailerden biri olmuştur. Ağdam’da bir keşif sırasında beş yoldaşı ile beraber şehit düşen Melkonyan, ölümsüzleştiğinde 36 yaşındaydı.

Artsakh Cumhuriyeti’nin 1988 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Özgürce Ayrılma Hakkı’nı kullanma iradesine yönelik savaşta binlerce insan ölümsüzleşti. Binlerce şehitle kurulan Artsakh Cumhuriyeti, Nicol Paşinyan Hükümeti döneminde yani II. Karabağ Savaşı’nda imzalanan Felaket Anlaşması’yla (9 Kasım 2020) topraklarının bir bölümünü kaybetti. Bu Felaket Anlaşması, Ermeni halkının tarihine kara bir sayfa olarak geçmiştir. Bu yüzden Ermeni devrimcilerinin her zamankinden daha çok ihtiyaç haline geldiği ve arandıkları, eksikliklerinin hissedildiği zor günlerden geçiyoruz.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından ve arkasından Ermenistan’ın “bağımsızlığı”nın ilanından sonra kendisini idare edebilecek ne bir siyasi irade ne bir ordusu vardı. Ekonomisinin dibe vurduğu, ambargo ile teslim alınmak istenen, Rus destekli Türk-Azeri saldırıları altında işgal edilmiş Artsakh topraklarından zorla göç ettirilen, varlık ile yokluk arasında kalmış, direnmekten başka hiçbir seçeneği olmayan Karabağ halkı, işte bu zor koşullar altında “savunma birlikleri’” kurarak Türk-Azeri saldırılarına karşı yeni bir soykırıma izin vermemiştir.

1990-93 yılları arasında bir döneme damgasını vuran Monte Melkonyanlar (Avo), Leonid Azdgalyanlar, Ciwan Abrahamyanlar, Vladimir Balayanlar, Arkady Ter Tadevosyanlar, Hovsep Hovsepyanlar, Valodya Avedisyanlar, Manuk Sahakyanlar… gibi binlerce gönüllü fedai sayesinde bugün Artsak Cumhuriyeti varlığını koruyabilmiştir.

Bunlardan Monte Melkonyan, ne Artsakhlı ne Ermenistanlı olup Türkiyeli Ermenilerinden Amerika’ya göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak 1957 yılında Kaliforniya’da dünyaya gelmiştir. Anne tarafı Merzifonlu olduğundan küçük yaşlarda Batı-Ermenistan’ı atalarının topraklarını ziyaret etme fırsatı buldu. Bu gezi Melkonyan’ın üzerinde derin izler bırakmıştır.

Kaliforniya’da lise yıllarında derslerinde başarılarından dolayı, bir değişim programı için Japonya/Osaka’ya gitti. Orada eğitim gördü. Japonca öğrendi. Kendi çabası ile geçimini sağladı. Ülkelerin tarihi, sosyal yapılarını yerinde görmek için G.Kore, Kamboçya, Tayland ile Vietnam’ı ziyaret etti. Yine eğitim almak için İspanya’ya gitti. Liseyi bitirdikten sonra İngiltere’de Oxford Üniversitesi’nde okumak için burs talebinde bulundu. Kabul edildi. Fakat Monte eğitim ile Ermeni Davası arasında tercih yapmak zorunda kaldı. Tercihini Ermeni halkının adalet savaşından yana koydu. Evden ayrılarak önce İran’a arkasından Lübnan’a gitti.

İran’da Şah rejiminin en karanlık yıllarında İran halkı ile Şah rejiminin yıkılması için gösterilere katıldı. Geçimini İngilizce dersleri vererek kazandı. Tahran’da öğretmenlerin grev düzenlemesine yardım etti. Şah rejiminin göstericilere ateş açtığı sırada birçok kişi yanında öldürüldü. İran Kürdistanı’na geçerek, Kürt halkının haklı mücadelesini destekledi. Onlardan etkilendi. Lübnan’da Ermeni mahallelerinin savunulmasında peşmerge kıyafetleri giyinerek, gerilla savaşına adım attı. İran Kürdistanı’nda “Soro” takma ismi ile kendini tanıttı.

Yerinde bir an olsun durmadan 1978 yılında bu sefer İran’dan Lübnan’a sıcak çatışma alanlarına gitti. 1915’te Suriye’ye oradan Lübnan’a tehcir edilen Ermeni mahallelerinin savunulması mücadelesine katıldı. Lübnan’da Ermeni halkı arasında hiç bilmediği Ermenice dilini öğrenmesi için iyi bir fırsat oldu. Lübnan iç savaşında Hıristiyan falanjistlerin Ermeni mahallesi Bourj Hammoud saldırıları karşısında savunmada yer aldı. Sokak savaşlarında yetkinleşti. Henüz genç yaşında İngilizce’den sonra, İspanyolca, Japonca, Fransızca, ana dili Ermenice’den sonra Arapça, İtalyanca ile Türkçe konuşabiliyordu. Bu durum ileride ona birçok avantaj sağladı.

 

Adalet savaşı bitmedi, devam ediyor!

1980 yılı dünyada Ermeni halkının yürütmüş olduğu Adalet Mücadelesi’nin dorukta olduğu yıllar olmuştur. Bu savaşın öncülerinden birisi de Monte Melkonyan’dır. Temelleri Lübnan’da atılan ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu) örgütünün, tehcir edilen Ermeni gençleri tarafından kuruluşu ilan edildikten sonra bu devrimci gençler dünyanın dört bir yanında Türk konsolosluk ve büyükelçiliklerine karşı “intikam” eylemlerinde bulunmuşlardır. ASALA’nın yöneticileri arasında olan Monte Melkonyan aynı zamanda Askeri Kanat sorumluluğunu da üstlenmiştir. Monte Melkonyan bu süre zarfında Atina-Paris-Roma eylemlerinde yer almıştır. Paris Konsolosluğu’nun işgal eylemini yönetmiş dört gün boyunca dünyada gündeme damga vurmuştur.

Paris’te sahte kimlik ve pasaportlar ile yakalandıktan sonra cezaya çarptırılmıştır. Fresnes ile Poissy Hapishanelerinde 3.5 yıl tutuklu kalmıştır. Tutsaklığını tamamladıktan sonra Güney Yemen’e sürgün edilmiştir. 1980 yılında Artsakh’ta başlayan savaşa gelene kadar Melkonyan için en zor yıllar olmuştur.

FBI ile DST, Amerikan ve Fransız İstihbaratı tarafından tanınan bir “terörist” olarak suçlanmış, hareket alanı iyice daralmıştı. Maddi sıkıntılar içerisinde, kimlik sorunları ile kalabilmek için bir karış toprak parçası sıkıntısı çekmiştir. Onun bu en zor dönemlerinde Lübnan’da tanıştığı eşi Seta Melkonyan bir an olsun yalnız bırakmamıştır. Beraber sahte kimliklerle, en zor yolculukları atlatarak Doğu Avrupa ülkelerinde, sıkıntılar içerisinde yaşamışlardır.

Yerevan’a ulaşması rahat bir nefes alacağı anlamına gelmedi. Bu sefer peşine KGB (Rus İsthbarat Servisi) düştü. Güvenlik problemleri ile karşı karşıya kaldı. Bu süreçte Ermenistan Bilimler Akademisi’nde çalıştı. “Urartular Dönemi” ile “Ermenistan’ın Komşuları ile İlişkileri” konuları üzerinde yoğunlaştı.

Fakat Azeri-Türk saldırıları ile her geçen gün toprak kayıplarının ve zorunlu göçlerin yaşandığı, en karanlık yıllarda akademik çalışmalarını bir kenara bırakarak Artsakh’ın savunulmasını “Kutsal bir Dava” olarak gördü. “Karabağ’ı kaybedersek halkımızın tarihinin son sayfasını çeviririz” dedi. Savaşın en yoğun olduğu Şahumyan ile Marduni bölgelerinin savunmalarını üstlendi, 4.000 kişiden oluşan büyük bir orduyu kumanda etti. O’nun olduğu dönemde Marduni halkı en güvenli dönemlerini yaşadı. Azeri-Türk saldırıları püskürtüldü.

Monte Melkonyan’ın hapishane yılları ile değişik yıllarda ileri sürdüğü ve kaleme aldığı görüşleri, onun ne kadar objektif öngörülü olduğu ve bugünleri gördüğünü göstermektedir. “Ermenistan’ın Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığının korkunç olacağını” ifade etti. “Batı-Ermenistan’da yaşam hakkını elde etmenin en doğru yolunun Türkiye’deki devrimci mücadeleye katılmak olduğu” fikrini destekledi. “Ermenilerin Kendi Kaderini Tayin Etme seçeneğini” değerlendirdi. 1980’lerde Fransız hapishanelerinde “Kürt Hareketi, solcu Türkler ve Ermeni devrimcileri birleştirecek bir gerilla gücü kurulması” çağrısında bulundu. Türkiye’de “şovenist” iktidarın devrilmesi ve devrimci bir sosyalist hükümetin (Türk-Kürt-Ermeni ve Sovyet Ermeni’si) kurulması vizyonu ile hareket eden bir devrimci oldu.

Enternasyonal bir devrimci olan ve sadece Ermeni halkı için değil diğer dünya mazlum halkları için mücadele etmiş Melkonyan; “Yeni dünya düzeninde emperyalizm” başlıklı yazısında Filistin’den, Güney Afrika, Orta Amerika ve diğer yerlerdeki sosyalist hareketlerin her zaman destekleyicisi olduğunu ilan etmiştir. Bu yüzden Ermenistan ile dünyanın değişik ülkelerinde birçok düşünür onu “Ermenilerin Che Gueverası” olarak görmüştür.

O, aynı zamanda kapitalist-emperyalist tekellerin kâr amacıyla dünyanın doğal yapısını bozan, kirleten, ekolojik dengenin bozulmasına sebep olan, kâr hırsıyla hareket eden, bugün sonuçlarını yakıcı boyutlarda sel, kuraklık, aşırı sıcaklık, orman yangınları olarak yaşadığımız sonuçları çok önceden görmüş; yıllar önce “çevreciliği” savunmuştur.

Monte Melkonyan ile Nubar Ozanyan’ın yolları Yerevan’da kesişmiştir. İki “savaş ustası” da Lübnan’dan döndükten sonra hayat onları Artsakh mücadelesinde buluşturmuştur. Birbirleri ile güncel konular, Türkiye’de devrimci hareket ve mücadele yöntemleri üzerine konuşmuşlardır. Melkonyan görevlerini icra etmek üzere Artsakh’a gidip ölümsüzleşmesine kadar ilişkileri sürmüştür. Melkonyan geriye yüzbinlerin katıldığı cenaze töreniyle dönmüştür.

Hayastan’ın gelecekle ilgili öngörülerini açıklayan Monte Melkonyan’ı hayat bugün doğrulamıştır. “Artsakh’ın kaybının Ermeni halkı için büyük bir kayıp olduğunu söylemeliyim ki bu, Ermeni halkının birkaç on yıl içinde tamamen ortadan kalkması anlamına gelebilir.

Azeriler, Artsakh’ı işgal ederse sırada Zangezur var” demiştir. Bugün Artsakh’ta toprak kayıplarından sonra, en çok üzerinde “müzakere” edilen konuların başında “Zangezur Koridoru” konusu gelmektedir. Halktan kopmuş N.Paşinyan yönetimi altında siyasi istikrarsızlık had safhaya ulaşmış bulunmaktadır. Savaş kaybetmiş, toprak kayıplarından sorumlu bir yönetimin halen iktidarda kalma “lüksü” etik ve ahlaki değildir.

Rus emperyalizmin dünya üzerinde ve Kafkaslar’daki çıkarları uğruna Ermeni halkının mağdur edilmesi söz konusudur. Rusya’nın oyuncağı haline gelen ülkede istikrarın sağlanması için Paşinyan yönetiminin istifa etmesinden başka çıkar yol yoktur. Güven kaybetmiş Paşinyan yönetimi bu haliyle Artsakh yönetimi ile arasına sınır koymuş, Artsakh ile Erivan arasında yaşanan gerilimlerden sonra Paşinyan yönetimi Artsakh’ı “Azerbaycan toprak bütünlüğü” içerisinde gören yaklaşımıyla Ermeni halkının haklarını savunamaz hale gelmiştir.

Diaspora Ermenilerine de çağrıda bulunan Monte Melkonyan “geçmişte diasporadaki halkımızın hakları için savaştım, aynı nedenle buradayım. Bu aynı mücadelenin devamıdır. Bu çok doğal. Bir Ermeni’nin gelip vatanını savunması çok doğaldır. Herkesin hakkıdır aynı zamanda görevidir” demiştir.

İran Kürdistan’ında “Soro”, Lübnan’da “Abucindy”, Artsakh’ta “Avo” mücadelemizde yaşıyor, yaşayacak!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu