GüncelMakaleler

EMEK | Zincir Market Denetimi: Sıkışmış Çaresizlik!

Ekonomik krizin çöküntü hali, kara delik misali önüne çıkan tüm kütleleri çekmesi gibi AKP’yi içine çekiyor. Siyasi iktidarın varlık zeminini oluşturan; “bindiği dalı kesmesi” pahasına zincir marketleri hedefe koyması yolun sonunu işaret ediyor.

Tarım ve gıda ürünlerinde, son yıllarda yaşanan önüne geçilemeyen zam furyası, AKP iktidarı için tehlike çanlarının daha yüksek sesle çalmasına neden olmaktadır.

A’dan Z’ye tüm gıda ürünlerinin zamlanması, yoksul halkın alım gücünün zayıflamasıyla birlikte milyonlarca emekçinin sağlıklı, güvenli ve yeterli miktarda gıdaya ulaşması zorlaşmıştır. Türkiye’de cumhuriyet tarihi boyunca ekonomik krizler ve sonrasında ilk kez halkın kişi başına milli gelirden aldığı pay 7 yıl üst üste azalmıştır. Bu, 12 Eylül AFC’si sonrası bile olmamış büyüklükte bir krizdir.

Her yıl bir önceki yıla oranla halk daha fazla yoksullaşmış, alım gücü zayıflamıştır. Ekonomik çöküntünün gün geçtikçe derinleşmesi, iktidar içi klik çatışmalarını da artırmıştır. Erken seçim tartışmalarının ayyuka çıktığı bugünlerde, özellikle tarım ve gıda ürünlerinde yaşanan topyekun zam furyası, AKP-MHP iktidarını göstermelik kimi adımlar atmaya zorlamıştır. Cumhurbaşkanı’nın ABD gezisi öncesi ve sonrası yaptığı açıklamalarda 5 büyük zincir marketi teşhir etmesi, bir anda gözlerin buralara çevrilmesine neden oldu.

R.T.Erdoğan’ın açıklamalarının ardından, Ticaret Bakanlığı’nın zincir marketlere müfettiş gönderip bu marketleri denetletmesi, orta oyunu olduğu kadar siyasi iktidarın sıkışmış çaresizliğini de göstermektedir. 2019 yılında köylüye, küçük esnafa ait depolar basılırken, ele geçirilen soğan ve patates baskınlarında bir tane bile büyük market deposu basılmamıştı.

Şimdi buralara kameralar eşliğinde yapılan denetimlerin amacı; halkta, fahiş zamlarla mücadele ediliyor algısı yaratmak olsa da; müfettişlerin yaptığı işlem sadece raf fiyat etiketi ile kasada ödenen miktarın aynı olup olmadığının kontrol edilmesidir.

Yani tüketici olarak adlandırılan halkın, ödediği para tutarının karşılaştırılması, yüksek fiyatların sorumlularının bulunması değil, rutin kontrol hepsi bu!

Oralarda meyve sebze gibi tüm gıda ürünlerinin fiyatının yüksek oluşunun sebebi aranmıyor. Çünkü müfettişleri gönderenler, zamların nedeninin ne olduğunu zaten biliyor. Bugün emekçilerin, en temel yaşamsal ihtiyacı olan gıda ürünlerine ulaşması zorlanmış ise bunun sorumlusu o kontrolleri yaptıran iktidarın ta kendisidir. Çok değil, 2021 yılının ilk aylarına bakılması bile oynanan oyunu gözler önüne serecek niteliktedir.

Covid-19 pandemi önlemleri kapsamında sokağa çıkma yasakları, kısıtlamaları getirildiğinde köylünün tarlasına gitmesi, salgın önlemleriyle yasaklanmış; üreticiler tarlaya, bahçeye ulaşamamıştı. Yasakları binbir güçlükle aşıp bağına, bahçesine gidebilenler, mahsulünü toplamayı başarsa bile hasatını yaptığı ürünler ellerinde kaldı; satacak kimse olmayınca çürüyüp çöp oldu. Çünkü sokağa çıkma yasakları; nakliyecileri, hal esnafını, pazarcıları da kapsıyordu.

Köylünün ürününü pazara taşıyacak tüm ara faktörler, siyasi iktidar tarafından yasak kapsamına alınmıştı. Haftalarca piyasa sadece zincir marketlere terk edilmişti.

 

Dört bir yanımızı saran ahtapotlar…

Pandemi yasakları köylüleri, küçük aile işletmelerini, nakliyecileri, hal esnafını, pazarcıları, seyyar satıcıları içine alırken; kimler bu yasaklardan muaf tutulmuş, ayrıcalıklı haklar verilmişti? Cevabı verelim: AKP eliyle palazlandırılan komprador burjuvaziye ait olan büyük zincir marketler…

Hatta Tarım Bakanlığı, tarım ürünlerinde tedarik sıkıntısı oluşmaması için zincir market patronlarıyla toplantı yaparak, patronlardan ürün stoklamaları istenmişti. Bu pervasızlığı yapanlar, şimdi aynı marketleri hedef gösteriyor.

Gerçekten de meyve sebze ve tüm gıda ürünlerindeki zammın sorumlusu zincir marketler midir? Bunun cevabı hem evet hem de hayırdır. Bu, zamların nedenlerinden sadece bir tanesidir. Meselenin özü; kapitalist-emperyalist neo-liberal serbest piyasa ekonomi programının Türkiye kırsal alanında uygulanmasıdır. Küçük aile işletmelerinin tasfiye edilmesidir. AKP iktidara geldikten sonra IMF, DB, DTÖ ve AB uyum programları kapsamında çıkarttığı “Tarım Kanunları” köylünün belini kırmıştır.

Bu yasalardan sadece bir tanesi olan tohum yasası, kırsal alanda kapitalist tarım tekellerinin egemenlik gücünü genişletmiş; köylünün yüz yıllar içinde tarihin deneyiminden süzülüp gelen tüm birikimi deforme edilmiştir. “2006 yılından itibaren tohumculuk yasası ile birlikte yerel ve atalık tohumlarımızın pazarlanması yasaklandı. Tohum takas edebiliyorsunuz; ancak satamıyorsunuz. Yerel tohumlarla yaptığınız üretimden destek de alamıyorsunuz. Destek alabilmek için sertifikalı tohumları gerekiyor. Bunlar da şirketlerin tohumları oluyor. Çiftçi elindeki tohumları kaybetmiş durumdadır; atalık tohumları kullanamıyor.” (Ali Bülent Erdem, Birgün, 30.09.2021)

Tohumda kontrolü ele geçirmek tarımsal üretim faaliyetinin ilk halkasını ele geçirmek olduğundan, halkımızın deyimiyle tarımsal alanda balık baştan kokmaya başlamıştır.

Küçük üreticiyi, tarım şirketlerinin, zincir marketlerin, tüccar-tefecilerin eline terk eden sistemin Tarım Bakanı bunca sorunu göz ardı ederek utanmadan sıkılmadan üreticilere; “Maliyetlerdeki artıştan endişe etmeyin, tohumu toprakla buluşturmaya devam edin” (03.10.2021) diyebilecek kadar rahat olabiliyor. Şu an birçok TV kanalında zincir marketlerin sözleşmeli tarım ile köylünün mahsulünün elinden nasıl alındığının reklamları dönüyor.

Burjuva-feodal sistem, bir yandan yarattığı canavarı beslerken, diğer yandan ona karşı mücadele edemez. Tarım Bakanlığı’nın, 2019 Tarım ve Orman Şurası sonrasında her fırsatta sözleşmeli tarımın yaygınlaştırılacağının vurgulaması, kimin ve hangi sınıfın yanında yer aldığını gösteriyor. AKP, yarattığı bataklığı örtüleyerek sineklerle mücadele ediyor algısı yaratmaya çalışıyor. Bugün zincir market diye bir canavar var ise sorumlusu kuşkusuz AKP iktidarıdır.

Türkiye’nin her köşesinde şubeleri bulunan zincir marketler, AKP’nin temsille görevli olduğu sermaye sınıfıdır. Bunların (BİM, MİGROS, CARREFOUR, ŞOK, A-101) patronlarının bazısı doğrudan AKP üyesi ya da yöneticisi; bazısı da AKP ile birlikte yol yürüyen komprador burjuvazidir. Ortada AKP’ye rağmen oluşmuş sermaye birikim süreci bulunmuyor. AKP öncesi de bu marketler vardı ama dört bir yanımızı ahtapot kolları gibi henüz sarmamıştı.

Siyasi erk eliyle 20 yıl içinde en ücra kasabalara, köylere girilmiş, halkın nefes alanları ele geçirilmiştir.

 

İktidarın rıza üretme kabiliyeti zayıflıyor!

Mesele sınıf sorunudur. Kimin hangi sınıfın çıkarlarını koruyup geliştirdiği, onun için neler yaptığı sorunudur. Sınıflı toplumlarda her oluşum, odak, siyasi yapı, bir sınıfın temsili olarak doğar, büyür ve şekillenerek ekonomi-politik üretir.

Bir siyasi parti temsil ettiği sınıfın ekonomik-politik çıkarları ile ters düşerse, uzlaşmazsa varlık zemini de ortadan kalkmaya, çözülmeye, tasfiye olmaya başlar. AKP-MHP koalisyonunun, gıda zamlarına karşı biriken öfkeyi zincir marketlere yönlendirmeye çalışması, kendi sorumluluğunu üzerinden atmaya teşebbüs etmesi olsa da aynı zamanda sıkışmışlığın, çaresizliğin, duvarın dibine gelindiğinin de göstergesidir.

AKP’nin geniş halk katmanları içinde rıza üretme kabiliyeti gitgide zayıflıyor. Burjuva egemen sınıflar için bir siyasi parti, toplumsal sınıf katmanları nezdinde sermaye sınıfının geleceği lehine rıza üretebiliyorsa önemlidir, değerlidir. Bu yapılamıyorsa o partinin a veya b partisi olması egemenler için bir anlam ifade etmez. AKP, bunun bilincinde olduğundan halk nezdinde varlık zeminini korumak için son çare olarak bindiği dalı kesme pahasına temsille mükellef olduğu bir sınıfın kliğini kendi gelecek çıkarları için hedef alması, içlerinde yaşanan klik çatışmasının da yansımasıdır. Siyasi iktidar erkleri yolun sonuna geldiklerinin farkındadırlar.

Ekonomik krizin çöküntü hali, kara delik misali önüne çıkan tüm kütleleri çekmesi gibi AKP’yi içine çekiyor. Siyasi iktidarın varlık zeminini oluşturan; “bindiği dalı kesmesi” pahasına zincir marketleri hedefe koyması yolun sonunu işaret ediyor.

Bugün sadece tarım ve gıda ürünlerinde fahiş zamlanma yaşanmıyor. Milyonlarca emekçi yüksek kira bedelleri altında eziliyor. Barınamayan öğrenciler, en temel insan haklarından olan barınma ve beslenme hakkından yoksun oldukları için sokaklarda gür sesle taleplerini dile getiriyorlar.

Ulaşımdan giyime, ev araç gereçlerinden A’dan Z’ye yaşamın her alanında sistemin yaratmış olduğu zam zorunu yaşanıyor. Sorun, kapitalist-emperyalist sistem sorunudur. Çözümü mevcut sistem içinde egemen sınıfların belirlediği kurallarla, kaidelerle olmayacaktır.

Çözüm; birleşik mücadele ile demokratik halk iktidarıyla; onun onu gelişimini destekleyecek, büyütecek, dal budak sardıracak araç gereçlerle köylünün, işçinin üretim gücünün açığa çıkarılmasıyla olacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu