GüncelMakaleler

HALKIN GÜNDEMİ | Çöpteki Rant: Sermaye, Atık Kâğıt İşçilerine Saldırıyor!

Atık kâğıt işçileri ile birlikte kendi deposu bulunan küçük firmalar pazarın dışına itilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda iktidar, yerel yönetimler, sermaye ortak olarak çalışmaktadır.

Ağustos ayında İstanbul Valiliği’nin açıklamasının ardından atık kâğıt işçilerine ait onlarca depo, binlerce polis tarafından basıldı. Yüzlerce atık kâğıt işçisi bu operasyonlarda gözaltına alındı ve üç atık kâğıt işçisi tutuklandı. Baskınlarla beraber birçok ilde de operasyonlar yapıldı. Atık kâğıt işçilerine ait yüzlerce çekçeke el konuldu.

İstanbul Valiliği’nin yaptığı açıklama ve ardından gelişen atık kağıt işçilerine yönelik operasyonlar, gözleri atık kağıt işçilerinin mücadelesine ve rant tartışmalarına çevirdi.

Valiliğin yaptığı açıklamada “Şehrimizde izinsiz-ruhsatsız atık toplama ve ayırma faaliyetleri; başta çevre ve halk sağlığı sorunları olmak üzere, kayıt dışı ve sağlıksız koşullarda istihdama yol açmakta, ayrıca kamu zararı ve haksız kazanca sebebiyet vermektedir. Bütün bu olumsuzlukları gidermek amacıyla denetimlerimiz devam ediyor, devam edecektir. Bu ilçelerimizde bir daha çekçekçi diye tabir edilen atık toplayıcıları olmaması için belediyelerimiz, muhtarlıklarımız ve hemşerilerimizin gereken duyarlılığı göstereceklerine inancımız tamdır” denilmektedir. Aslında bu açıklamada çevre ve halk sağlığı propagandası altında gerçekler gizlenmeye çalışılmaktadır. Atık kâğıt işçileri hedef gösterilip suçlu ilan edilerek yapılan baskınların gerçek nedeni gizlenmeye çalışılmaktadır.

 

Atık kâğıt işçilerine saldırının nedeni büyüyen rant!

Atık kâğıt işi yoğunluklu olarak 1990’ların ortalarından itibaren artan köy boşaltma ve yakmalar ile birlikte T. Kürdistanı’ndan büyük illere zorunlu göç ile gelen Kürtler tarafından yapılmaktadır. Türkiye’nin batısındaki büyük illere gelip, işsizlik ve geçim sorunu ile yüz yüze kalan zorunlu göç nedeni ile mağdur olan Kürtler bir çözüm olarak atık kâğıt işçiliğine başlamak zorunda kalmışlardır. Daha önceki dönemlerde bu illerde yaşayan yoksul halk tarafından ek gelir kazanma amaçlı yapılmaktaydı. Gelinen aşamada göçmenlerden Kürtlere, Romanlara, işsiz kalanlara kadar yayılan geniş bir kesimi kapsamaktadır. Atık kâğıt işçiliği her geçen gün artmakta insanlar “çöpten” hayatlarını kazanmaya çalışmaktadır.

Atık kağıt işçiliğinin artmasının yanında bu sektördeki rant tartışmaları da artmaktadır. Bugün atık kâğıt işçilerine yapılan baskının nedeni de burada yatmaktadır. Geçmiş yıllarda başka illerde aynı nedenlerle atık kâğıt işçilerinin depolarına baskın yapılmış, çekçeklerine el konulmuş, çeşitli para cezaları ile baskı altında tutulmuşlardır. Bu baskının sonucunda sermayenin sektöre özgün planlamaları net olarak yapamaması nedeni ile kendi lehlerine olan bazı düzenlemelerle atık kâğıt işçileri ile belli bir uzlaşmaya varmak zorunda kalmışlardır.

1991 yılında 14 sanayi kuruluşu tarafından ortaklaşa kurulan Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı (ÇEVKO), 2002 yılında uluslararası “Yeşil Nokta” markasının Türkiye’deki kullanım hakkını elde etmiş ve Türkiye’yi Avrupa Birliği’nde geri dönüşüm alanında temsil etme hakkı kazanmıştır.

Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde 2005 yılında yayınlanan “Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği” çerçevesinde TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş kuruluş ilan edilmiştir. ÇEVKO bu projeyi geliştirmekle yetkilendirilmiştir.

ÇEVKO’ya yetkiyi veren dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Invest Trading & Consulting AG(ITC) Mamak çöplüğündeki geri dönüşüm projesi ile ilgili yerinde yaptığı incelemede “Çöp deyip geçmeyin. 35 milyon ton çöpün yüzde 20-30’unu geri dönüşümü olan kâğıt, plastik, metal gibi ekonomik değeri olan atıklar oluşturuyor. Bunların değerinin 500 milyon dolar olduğu söyleniyor. Türkiye’de sağlıklı geri dönüşüm yapılırsa bu parayı kazanmak mümkün” demektedir.

Üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için hammadde ihtiyacı katı atıkların geri dönüşüm sürecine sokulmasını da bir çözüm olarak ortaya çıkarmıştır. Atıkların işlemden geçirilip ikincil hammadde olarak üretim sürecine sokulması, işlenmemiş kaynağın elde edilerek hammadde olarak kullanılmasından daha ucuza mal olmaktadır. Bugün yaşadığımız tartışmaların ana nedeni bir hammadde olarak atığın değerinin artmasında yatmaktadır.

Bu durum toplanılan atıkların kayıt altına alınması, atık işinin belediyeler ve lisanslı şirketler tarafından devralınmasını getirmektedir. Tam da bu noktada Avrupa ve Anadolu yakasında yeni iki ayrıştırma tesisinin kurulması, atık kâğıt işçilerine yönelik baskının nedenini netleştirmektedir.

Bugün gelinen noktada sermaye, bu alana özgü planlamasını daha net olarak yapmaktadır. Birçok ilde eşzamanlı yapılan atık kâğıt işçilerine baskı ve operasyonların nedeni bu kapsamdadır.

Emine Erdoğan’ın yüzü olduğu “Sıfır Atık Projesi” bu planlamanın ürünüdür. 2017 yılında başlanan sıfır atık projesinin 2023 yılına kadar tüm Türkiye’de uygulanması planlanmaktadır.

Sıfır atık projesi ile atıklar kayıt altına alınmaya ve yerinde ayrıştırılmaya başlamıştır. Birçok büyük şirket bu projeye dâhil olmuşlardır. Örneğin bir akaryakıt istasyonuna gittiğinizde atıkların cam, kâğıt, plastik vb. gibi ayrıştırıldığını görebilirsiniz. Sermaye geçmiş deneyiminden çöplerden atıkların ayrıştırılarak toplanması sürecinin kolay bir iş olmadığı görmüştür. Geçmiş dönemlerde yapılmaya çalışılan toplama ve nakliye süreçlerinin yüksek maliyetli olması nedeni ile “sıfır atık projesi”nde yerinde ayrıştırma modeline geçilmek istenmektedir.

Pazarın büyümesi ile birlikte yeni firmalara lisans verilmesi atık kâğıt işçilerinin kayıtlı hale getirilerek bu firmaların işçisi olması sağlanmaya çalışılacaktır. Geri dönüşümdeki gelişen pazarın sonucu olarak atık kâğıt işinde kendi bağımsız olarak çalışan insanların ekmeğinin elinden alınması karşımıza çıkmaktadır. Atık kâğıt işçileri ile birlikte kendi deposu bulunan küçük firmalar pazarın dışına itilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda iktidar, yerel yönetimler, sermaye ortak olarak çalışmaktadır.

Rantın büyüklüğü bu alanda sermayenin işçilere karşı mücadelesi ise sağlıklı koşullara sokmak, düzenli hale getirmek çevre kirliliğini önlemek gibi hikâyelerle meşru hale getirilmeye çalışılmaktadır.

Çöp aslında kapitalizm kendisidir. Kapitalizm öncesinde çöp diye bir kavram yoktu; kapitalizmle birlikte ortaya çıkan bir kavram ve kapitalizm kendisi ve laboratuvarı. …Biz şunu istiyoruz aslında: Biz kendi varlık nedenlerimizi ortadan kaldırmak istiyoruz, çöpün kendisi ortadan kalksın istiyoruz…”(*)

 

*TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, “Kapitalizmi Tarihin Çöplüğüne Atmayın Beş Para Etmiyor!” Ankara Geri Kazanım Derneği Başkanı Ali Mendillioğlu ile röportaj-2007

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu