GüncelMakaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | Güçlü Bir Mücadele İnşa Etmenin ONURU da Bizim!

"“Makbul” olmayanların kendisi olabilme, kendisini yeniden sevme mücadelesinde bugün bizden beklenen bu kadar anlaşılır bir şey. Bunu yapabilirsek birlikte güçlü bir mücadele inşa etme onurunda bizim de payımız olur"

Onur Ayı yasaklar, tehditler, baskı, gözaltı, taciz ve işkenceyle doluydu. Onur yürüyüşünü örgütleyenler, yürüyüşe katılanlar, destekleyenler, savunanlar ve dayanışma çabası içinde olanların hepsi bir şekilde bunlardan payına düşeni aldı. Devletin en erkek ve faşist yüzünün bütün pervasızlığı ile vuku bulduğu bir süreç olarak yaşandı bu ay.

Valilik ve kaymakamlıkların yasak ilanları aracılığı ile bu süreç devletin en merkezi otoritesi tarafından bizzat örgütlendi. Gericiler aracılığı ile yapılan tehditlerle, saldırılarla güçlendirildi. Polisin tacizi ve şiddeti ile taçlandırıldı. Burada örgütlenen de güçlendirilen de taçlandırılan da toplumun en geri yanlarını işaret eden “genel ahlak kuralları” oldu.

Yaratılmak istenen bireyci-erkek-şoven-heteroseksist toplum düzenine katkı sunması amacı ile bireyin kendinden görmediği -ötekine- baskı, şiddet uygulama hakkını kendine ait bir sorumluluk görmesi için devlet tüm benliği ile harekete geçti. Toplumun en geri yanlarına “sırtınızı faşizme yaslayarak harekete geçin” çağrısıydı bu.

Amaç da susturulmak istenenin sesini yükseltme, görünmez kılınmak istenenin görünür olma istek ve iradesini korku yoluyla baskılamaktı. Bu yanıyla durumu Osmaniye’de mültecilere yönelen sivil faşist şiddetten ayıran bir yan yok.

Pek çok şey göze alınarak gerçekleştirildi Onur Yürüyüşü. Erkek devlet şiddetinin en kirli yüzü ile burun buruna kalınarak gerçekleştirildi. Kaygı ve korkuya meydan okuyarak gerçekleştirildi. Bu irade, faşizmin Onur Yürüyüşünün üstüne karanlık bir gölge gibi çökmesinin önüne geçti. Bu iradenin kendisi diğer her şeyden arındırılarak en berrak hali ile görülmeyi ve saygıyı hak etmektedir. Bunun dışında elbette tartışılacak pek çok şey var.

Peki bu gerçek karşısında devrimci, komünist, yurtseverlerin rolü nasıl tartışılmalı? Onur Yürüyüşüne katılım düzeyinden tutalım da LGBTİ+ meselesi ile ilişkilenme durumuna varana kadar tartışılmayı bekleyen pek çok konu var. Sadece ezilen bir kesimin taleplerini sokakta, eylemde ifade etme isteğine karşı açığa çıkan bu denli nefret ve düşmanlık dolu tehditler karşısında devrimci öznelerin aldığı pozisyon dahi başlı başına bir tartışma konusu olmalı.

Öncesini ve geneli bir kenara bırakırsak, bir ay boyunca onlarca etkinliğin yasaklanmasına, gericilerin hedefi haline gelmesine, dünyanın başka yerlerinde LGBTİ+lara dönük katliam girişimleri olmasına ve coğrafyamızın yakın tarihi bile bu katliamlara tanıklıklarla dolu olmasına rağmen buna dair tek bir söz dahi edilmemesi devrimcilerin söz konusu konumlanışına dair pek çok veri sunuyor.

Bu kayıtsızlık halinin içinde devrimci bir nüve bulmak oldukça güç. Ve bu kayıtsızlık hali sadece bu andan ibaret değil. Ve bunu unutmakla, yoğunlukla, politikasızlıkla, yönelimsizlikle, erkek egemen etkilenmişlikle, “bizim programımızda var”cılıkla, “bizim de LGBTİ arkadaşlarımız var”cılıkla vs. açıklamak mümkün değil.

Devrimci pratiği ve kültürü toptan alt üst etmek gerekiyor. İdeolojik, politik ve kültürel şekillenişe bütünlüklü ve samimi bir müdahale de bulunmuyorsak, durduğumuz yerin değiştiğine kimseyi ikna etmemiz mümkün değil.

Gerçekten bu kadar basit ve sade. “Makbul” olmayanların kendisi olabilme, kendisini yeniden sevme mücadelesinde bugün bizden beklenen bu kadar anlaşılır bir şey. Bunu yapabilirsek birlikte güçlü bir mücadele inşa etme onurunda bizim de payımız olur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu