GüncelKadınMakaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | Var olanla yetinmeyeceğiz!

Ne şehir merkezlerine yığılan demir bariyerler, ne binlerce polis ne de gözaltı ve tutuklamalar kadınların biriken öfkesinin meydanlarda buluşmasını engelleyemiyor.

Kadın özgürlük mücadelesinin Türkiye’deki toplumsal mücadelenin en önemli dinamiklerinden biri olduğunu sık sık vurgulama ihtiyacı hissediyoruz. Dahası kadın mücadelesinin gelişimi, pratik hattı sürekli olarak bu vurguyu yapmaya olanak yaratıyor.

Kendi gündemini yaratma, kadınlara dönük saldırılar karşısında hızlıca harekete geçme, gelişmeleri kadınlar cephesinden değerlendirerek politik-pratik hat oluşturma bakımından geldiği düzey ile kadın mücadelesi, toplumsal mücadelenin en dinamik kesimlerinden olmayı başarabiliyor. Kadınların, kadın örgütlerinin kurduğu dayanışma, ortak mücadele platformları, birlikte söz söyleme ve iş yapma anlamında ortaya koyulan çaba ve daha pek çok olumlu yaklaşım vesilesi ile bu başarılabiliyor.

Erkek egemen devletin her fırsatta kadınların etrafına duvar örmesi de bu başarıdan duyduğu rahatsızlığın yansımaları. Devlet bu başarının büyümesini, daha fazla kadının hayatını etkilemesini ve değiştirmesini istemiyor. Kadın mücadelesini kadınların yaşamlarının her alanına taşıma çabasına asla tahammülü yok.

İşyerinde mobinge, tacize, düşük ücrete karşı direnen kadınlara da, yaşadığı her yerde şiddeti kabul etmeyen kadınlara da, siyasi faaliyetlerinden dolayı hapishanede olan ve en ağır koşullara rağmen mücadeleye tutunan kadınlara da yaklaşımı aynı.

Sağlık durumu hapishanede kalmasına izin vermeyen Aysel Tuğluk’a da, Gülistan Doku’nun akıbetini soran kadınlara da, emeği için işyerlerini direniş alanlarına çeviren emekçi kadınlara da, 8 Mart’ta sokakları meydanları dolduran binlerce kadına da uyguladığı abluka ve şiddet aynı.

Kadınların hak arayışlarının, kazanılmış haklarını savunma pratiğinin, şiddete karşı koyma ve yaşamlarını savunma eylemlerinin kadınları mücadeleye çekme potansiyeline dönük düşmanlık bu sebeple her geçen büyüyor. Ancak bu düşmanlık kadın mücadelesinin gelişime engel olmaya yetmiyor. Her örnekte erkek egemen devletin çaresizliğine dönüşüyor. Çünkü kadınlar her seferinde daha fazla yan yana gelmeyi başarıyor. Bu durumun en güzel fotoğraflarını 8 Martlar açığa çıkarıyor.

Ne şehir merkezlerine yığılan demir bariyerler, ne binlerce polis ne de gözaltı ve tutuklamalar kadınların biriken öfkesinin meydanlarda buluşmasını engelleyemiyor. Erkek egemen devletin bilindik erkeklik halleri kadınlar cephesinden yılgınlığa dönüşmüyor. Kadınlar, kadın örgütleri geliştiren, güçlendiren, kadınlara güven veren yöntemler geliştirerek erkek egemenliğinin çabasını nafile kılıyor.

Pandemiyi kadınlar için yasaklar zincirine dönüştürme çabasının kadınlarca boşa düşürülmesinde, İstanbul Sözleşmesi’nin savunulmasında, kadın işçi ve emekçilerin direnişinin öğreticiliğinde, 25 Kasımlarda, 8 Martlarda bunun en net örneklerini gördük. 2022 8 Mart’ının dört bir yanda ısrarla örgütlenmesinde, kadınların polis barikatlarına gülümseyerek yürümesinde, bu iradenin İstanbul’da, Amed’de, Antalya’da İzmir’de ve daha pek çok yerde aynı biçimde hayat bulmasında gördük.

Kadın mücadelesinin tıkandığı noktaları görme ve buna müdahale etme anlamında da güçlü bir potansiyel taşıdığını vurgulamalıyız. Var olanla yetinmeme hali kadın mücadelesine yeni arayışlar, yeni pencereler açacaktır. Kadın mücadelesinin gelişmesi, büyüyüp güçlenmesi de bu bakış açısını pratikleştirmeye bağlı.

Kadınlar açısından politik çekim merkezi olan, çelişkileri ve talepleri bağlamında emek vereceği, söz söyleyeceği bir örgütlenme yaratmak için odaklanmaya ihtiyaç var.

Kadınların, kadın örgütlerinin zayıflıklarını görmeye odaklı, hata yapmasını bekleyen, güçsüzlüğünü, yetmezliklerini keyifle izleyen erkek egemen bir ağla çevrelendiğimiz bir gerçek. Bu gerçeklik içinde bizi esaslarımızdan uzaklaştıran, görevlerimize yabancılaştıran pek çok unsur olduğu aşikar. Bu tabloyu dağıtma iradesi ise bize ait.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu