GüncelMakaleler

TC’nin Suriye politikasında İdlib kördüğümü!

İdlib operasyonunun Türkiye'nin Suriye'de uyguladığı politikaları yakından etkileyerek, kökten değişime iteceği muhakkak. Cerablus'a kadar işgal altında tutulan yerleşim yerlerinde oluşturulmaya çalışılan statünün de sonuna geliniyor.

Suriye’de Esad’a bağlı rejim güçleri Rusya ve İran’ın desteğiyle İdlib’e üç yönden askeri yığınak yaparak büyük ve sonuç alıcı kapsamlı bir harekâta hazırlanıyor. 2011 yılında bölgede “Arap Baharı” kodlaması ile ifade edilen sürecin başlamasından bu yana selefi-cihadist çetelerin elinde bulunan ve geride kalan 7 yıllık süre boyunca emperyalistlerin Suriye’de çeteci unsurları “eğittiği-donattığı” harekât merkezlerinden birisi olan bu bölge, Suriye’de yaşanan iç savaşın da kaderini belirleyecek durumda.

Suriye rejim güçlerinin ülke genelinde ve özellikle Güney sınırındaki kentlerde tekrar kontrolü ele geçirmesiyle, bu alanlarda yaşanan çatışmalarda üstünlüğü sağlamak ve hızlı sonuç almak için direniş sergileyen cihatçı unsurların kentleri terk etmeleri için bir koridor açılmış, İdlip bölgesine geçmelerine izin verilmişti. Savaşı kademe kademe kazanma stratejisi uygulayan rejim, elini güçlendirmek ve odak noktasını dağıtmak için sonucu baştan belli olan bir yöntem ile çeteci unsurları taraftarları ile birlikte İdlib’e yollamış ve birçok noktada savaşmak (gücünü bölmek) yerine bir noktaya toplayarak gelişmeleri kontrol altına almıştır.

Esad güçlerinin İdlib’e müdahalesinin arifesinde, ABD, İngiltere ve Fransa “Suriye’de kimyasal silah kullanılır ise rejim güçlerine ve destekçilerini vururuz” açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın hemen ardından Rusya Savunma Bakanlığı “İngiliz Olive Group askeri şirketinin eğittiği bir grup militan İdlip’te kimyasal saldırı mizanseni planlıyor” açıklaması ile ön almaya-kamuoyu yaratmaya çalıştı.

Bölgede önemli gelişmelerin yaşandığı günlerde emperyalistler daha önce de benzer şeyler yapmıştı. “Beyaz baretliler” isimli yardım kuruluşu görünümlü işbirlikçiler üzerinden sergilenen mizansen ile Esad güçlerine bağlı askeri tesisler vurularak belli sınırların aşılmaması mesajı verilmişti. (Rejim güçleri geçtiğimiz ay İsrail sınırında bulunan cihatçı gruplara müdahale ettiğinde İsrail sınırına sığınmak isteyen binlerce insan reddedilirken, İsrail sadece “beyaz baretlilere” sınırını açarak, koruma altına almıştı!)

Şimdi Suriye’de tüm dengeleri altüst edecek olan İdlib’e müdahale süreci emperyalistler ve Türkiye tarafından engellenmeye çalışılıyor, İdlib’te bulunan işbirlikçilerine zaman kazandırılmak istiyorlar da denilebilir.

Emperyalist haydutların bir diğer bloğunun temsilcisi Rusya ve Çin ise topraklarında bulunan İslamcı muhalefetten kaynaklı kendileri için güvenlik riski oluşturduğunu öne sürdükleri “yabancı savaşçı” olarak adlandırılan, ki bunlar Suriyeli olmayan, cihat politikası için bölgeye savaşmak amaçlı gelen unsurlardır. Bunlar içinde İdlib’te çoğunluğu oluşturanlar ise Uygur ve Çeçenlerdir.

(“İdlip’te Türkistan-İslam Birliği’nin oluşturduğu 4 bin kişilik bir güç olduğu söyleniyor. Asıl amaçları Suriye iç savaşından edindiği tecrübeyi Doğu Türkistan’da Çin işgalinden kurtarmak için kullanmak.” (Hürriyet Gazetesi, 27.08. 2018)

Rusya ve Çin’in, selefi çetelere karşı İdlib operasyonunda rejim güçlerinin ekonomik ve askeri olarak destekleyeceklerini ve her tür ihtiyacın karşılanacağı açıklamaları İdlib’te asıl bilek güreşinin-savaşının emperyalist bloklar arasında gerçekleşeceği gözler önüne serilmektedir.

“Bir çayırlıkta filler tepiştiğinde çayırlar ezilir” sözünde olduğu gibi bölgeyi kendi çıkarları için yerel işbirlikçileri aracılığıyla kan gölüne çeviren emperyalist haydutlar bölge halkının akını bir kez daha akıtmak için harekete geçmiş bulunuyor.

Türk Devleti İdlib’te Çeteler İçin Zaman Kazanmaya Çalışıyor!

Özellikle Çin’in ilk defa bir yabancı toprağında “her türlü ekonomik ve askeri yardımda bulunmaya hazırız” açıklamasından sonra fiili olarak da kendi askeri gücüyle savaşa dahil olabileceğini söylemesi, bölgenin emperyalistler için artan önemini gösteriyor. ABD’nin dünya genelinde başlattığı “Ekonomik vergi savaşı” birçok ülkeyi yakından etkilese de asıl hedefin uluslararası pazarda yükseliş eğilimi durdurulamayan Çin’in pazar hakimiyetini kırmak olduğu biliniyor. Avrupa pazarına kolay ulaşım için yeni İpek Yolu projesi vb. gelişmeler, ABD’nin ekonomik yaptırımları, artan ekonomik maliyet yükü Ortadoğu enerji rezervlerini Çin için daha da önemli bir noktaya getirdi.

Kapitalist-emperyalist yağma düzeninin blokları arasında Suriye üzerinde yaşanan bu çatışmalı durumda elindeki tüm kartları, selefi-cihadist gruplara bağlayan TC, “Büyük Osmanlı” söylemiyle başlattığı stratejik yüzeyselliğin ağır faturası bir kez daha ekonomik ve siyasi kriz olarak emekçi yoksul halka ödetiliyor. Fatura ağırlaştıkça, yoksul halkın omuzlarına binen yükte taşınamaz boyutlara ulaşıyor.

İdlib’te rejim güçlerinin Rusya’nın desteğiyle başlatmaya hazırlandığı operasyonu durdurabilmek için 10 gün içinde üst üste iki kez Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve MİT Müsteşarı’nın yaptığı görüşmeler istenen sonucu vermedi. Rusya, TC’nin içinde bulunduğu ekonomik krizi kendi lehine kullanmak istiyor.

Suriye’deki politikalarının -Esad yönetiminin tanınması- desteklenmesi karşılığında Rojava’da oluşan stratejik statüye ilişkin taleplerinin dikkate alınacağını ve ekonomik yardımda bulunma vaat ediliyor. “Stratejik derinliğin” (Yüzeyselliğin) çıkarları için geleceğini bağladığı selefi gruplarla işbirliği politikasının gelinen aşamada bir geleceği kalmadı.

Politikaları için Çavuşoğlu’nun “Bir yerde teröristler var diye oranın savaş uçaklarıyla bombalanması felaket olur” söylemi “mevkidaşı” Lavrov’un “Çatışmasızlık bölgeleri kurulduğunda hiç kimse İdlib’i, Nusra Cephesi’ni barındırmak için oluşturulmadı” sözlerini boşa düşürdü.

TC’nin operasyonun yapılmaması yönündeki talepleri reddedildikten sonra üç ay ertelenmesi ve sürüncemede bırakılması için tekrar Astana toplantılarının yapılmasını istemesi, iflas eden Suriye politikasını bir şekilde canlı tutma çabası olarak açığa çıkıyor.

İdlib operasyonunun Türkiye’nin Suriye’de uyguladığı politikaları yakından etkileyerek, kökten değişime iteceği muhakkak. Cerablus’a kadar işgal altında tutulan yerleşim yerlerinde oluşturulmaya çalışılan statünün de sonuna geliniyor. Merkel ve Macron’la yapılan görüşmelerde istenilen destek bulunamadı. 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşının sonuna yaklaşılıyor. Rusya şimdi Afrin işgali için verilen iznin karşılığını İdlib olarak istiyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu