GüncelMakaleler

PUSULA | Kapitalist-Emperyalist Sistem Yıkımdır

"Kitlelerle temas kurmada, söylemlerimizde o kadar güven verici ve ikna edici oluruz. Bu durumu gerçeğin diliyle konuşmak olarak da tanımlayabiliriz. Elbette ki yalnız söylemler yetmez. Asıl olan söylemleri eyleme dönüştürme iradesidir."

Bugün yaşanan yoksulluğun, sefaletin, toplumsal çürümenin ve yozlaşmanın sorumlusu kapitalist-emperyalist sistemdir. Kapitalizm, her şeye meta gözüyle bakar. Bu sömürücü egemen sistemde her şey pazar ve kâr içindir.

İşçi ve emekçilerin ihtiyacına göre bir üretim, kapitalizmin ruhuna aykırıdır. Kapitalizm çevre kirliliğidir, doğanın tahribatıdır. AKP koalisyon iktidarı döneminde daha da artan HES’ler, maden-taş ocakları vb. tüm faaliyetler bu yıkıcı ve tahripkar rolü oynamaktadır. Burjuva egemenlik sisteminin hizmet diye yaptığı birçok şey kâr amaçlıdır. Bir avuç zengini daha da zengin etme çabasıdır. Bu azınlığın zenginliği arttıkça on milyonların yoksulluğu daha da derinleşmektedir.

Yine rekabet, kapitalist-emperyalist sistemin doğasında vardır. Rekabetin olduğu yerde daha fazla sömürü vardır. Daha fazla sömürü de gelişmiş teknolojiyi zorunlu kılar. Tüm bunlar da işsizliğin çığ gibi artmasına yol açar. Bu yaşananlar dönemsel bir süreçle açıklanamaz. Çünkü krizler, haksız savaşlar, işgaller kapitalist-emperyalist sistemin mayasında vardır. Bu nedenle sistemi teşhir etmek, anti-emperyalist mücadelede yoğunlaşmak tüm ilerici ve devrimci güçlerin görevidir.

Tarihe bakalım; Tüm toplumsal değişimlerin ve gelişmelerin temelinde ezilenlerin mücadelesi ve bu mücadelenin tarihsel koşullar içinde oynamış olduğu devrimci rol vardır. Köle ve serf emeği üzerinde kurulan imparatorluklar, krallıklar bu mücadeleler sonucunda tarihin çöplüğüne gömüldüler. Kapitalist-emperyalist burjuvaların kaçınılmaz sonu da böyle olacaktır. Ama bu kendiliğinden olmayacaktır.

Çağımızın toplumsal değişiminin motor gücü olan proletaryanın öncülüğünde ve devrimden menfaati olan diğer güçlerle kurulan ittifaklarla olacaktır. Dolayısıyla enternasyonal proletaryanın, ezilen ulus ve halkların emperyalizme ve dünya gericiliğine karşı mücadelede ileriye doğru atacakları her adım değerlidir, anlamlıdır.

Enternasyonal proletaryanın tarihsel olarak yaratmış olduğu kazanımların yeniden kaybı sadece devrim, sosyalizm ve komünizm yürüyüşünde yaşanan geçici bir yenilgi ve kırılmadır. Bu yenilgilerden ders çıkarmak, çıkarılan dersler ışığında inatla, ısrarla mücadeleye kilitlenmek enternasyonal proletaryanın önünde bir görev olarak durmaktadır.

Devrimin özneleri için en büyük düşman, karamsarlık ve umutsuzluktur. Çünkü karamsarlık ve umutsuzluğun olduğu yerde sağlıklı bir ideolojik mücadeleden, geliştirici, ön açıcı inceleme ve araştırmadan söz edilemez. Tüm bu görevler, devrim perspektifiyle hareket eden militan bir duruşla başarılabilir ancak. Güncel bağlamda her öznenin bu eksenli sorgulamalar yapması aynı zamanda yapılmayan, yerine getirilmeyen tüm görevlerin ideolojik, siyasal, örgütsel nedenlerinin doğru bir tarzda anlaşılmasına hizmet eder. Evet, devrimcilik bir yaşam tarzıdır. Sorgulamak ise onun gelişim dinamiğidir. Bu nedenle sorgulamayı asla elden bırakmamalıyız.

Özellikle proletaryan partisinin tüm özneleri için her 24 Nisan, her 18 Mayıs aynı zamanda güçlü bir sorgulamayı ve özeleştiriyi de içermelidir. Kendini aşan, güçlü sıçramalara zemin yaratan özeleştirel yaklaşımlar derin sorgulamaların eseridir. Yüzeysel veya sonuçlardan hareketle yapılan övgü veya mahkumiyetler kavratıcı, geliştirici pratiklere hizmet etmez. Aslolan bilimsel yöntemlerle elde edilen sonuçlardır.

Keza hem tarihi tecrübelerde hem de güncel bağlamda diğer devrimci ve komünist partilerin süreçlerini değerlendirme ve pratiklerinden öğrenme konusunda da aynı yaratıcı ve sorgulayıcı yolu izlemeliyiz. Söz gelimi yazılı basınımızda çıkan röportajları veya çevirisi yapılan makaleleri bu sorgulayıcı, kavrayıcı ve eleştirel gözle okumalıyız. Enternasyonal proletaryanın ve diğer ilerici-devrimci güçlerin süreçlerini doğru bir tarzda anlamaya, onlardan öğrenmeye ihtiyacımızın olduğu bir süreçten geçiyoruz.

Proletarya partisinin ellinci kuruluş yılında önder Kaypakkaya yoldaşın gerçekleri olgularda arayan bilimsel tutumuna sıkı sıkı sarılmalıyız. Yeniye ulaşmak, yeniyi inşa etmek ancak eskiyene, sürece yanıt olmayana karşı mücadele etmekle, onu terk etmekle mümkün olabilir. Yenilenmeyen başarısız olur. Durağan olan öngörülü davranamaz, gelişmelere ayak uyduramaz. Tüm bunların yaşandığı yerde yeni bir tarih yaratılamaz.

Bu nedenle devrimci özneler değişimin temel dinamikleri olmalıdır. Her koşulda değişerek değiştirme eylemine kilitlenmelidirler. Toplumsal gelişmelere, kitlelerle ilişkilenme pratiklerine bu perspektifle yaklaşmalıdırlar.

Pratik çalışma içinde olan her özne şu gerçeği kavramak zorundadır: Kendimizi ne kadar yenilersek, güncel gelişmelere müdahalede o kadar güçlü oluruz. Kitlelerle temas kurmada, söylemlerimizde o kadar güven verici ve ikna edici oluruz. Bu durumu gerçeğin diliyle konuşmak olarak da tanımlayabiliriz. Elbette ki yalnız söylemler yetmez. Asıl olan söylemleri eyleme dönüştürme iradesidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu