GüncelMakalelerPusula

PUSULA | Yönelim doğrultusunda kararlılıkla yürümek… (4)

"Örgütlenme ve kadro faaliyetinde çalışma tarzımıza dair"

Genel bir doğru ile başlarsak; yeni faaliyetçiler-kadrolar sınıf mücadelesinin seyrine uygun adımlarla gelişen kitle çalışmasının ve örgütlenmenin ürünü olacaktır. Ancak kolektifimiz de dahil Türkiye devrimci hareketi açısından bu basamakların her birinde sorun yaşanmakta, süreçlerin birbiri ile ilişkisi kurulmadığı ya da doğru kurulmadığı, kesintili ele alındığı ve çoğunlukla kendiliğindenciliğe terk edildiği için doğru bir biçimde işletilememekte ve istenilen sonuçlar alınamamaktadır.
Denilebilir ki, bizzat devrim mücadelesinin kendisi özel bir yoğunlaşma, yönelim ve politika olmaksızın da kadrolarını yaratma ve geliştirme yeteneğine sahiptir. Gerçekten de belli koşullarda durum bazen böyledir. Ancak genel anlamda ve özellikle de mücadele rüzgarının nispeten durgun olduğu dönemlerde ya da örgütler içi kaos dönemlerinin ardından özel politika ve yönelimler gerekmektedir.

Bizler açısından sorun tam da burada düğümlenmektedir. Bu düğümün çözümü, politika ve devamında yönelime uygun hareket etmek, kitle çalışması-kazanma ve örgütleme başlıklarını kesintisiz, birbirini takip eden süreçler olarak ele almaktadır.

Kolektifimiz açısından bu başlığın ciddi bir biçimde ele alındığı dönemler olmakla birlikte bir bütün olarak başarı ve sürekliliğin yaşanamadığının altını çizmek gerekir.
Bugünkü koşullarda içinden geçtiğimiz süreçte de “bu özel bir çalışma” biçiminin oturtulamamış olması, yukarda bahsettiğimiz basamaklardaki sorunlu yaklaşımlardan, süreçlerin birbiri ile ilişkisinin kurulamadığından ya da yanlış kurulduğundan, kesintili ele alışlardan ve kendiliğindencilikten, kolaycılıktan vb. kaynaklanmaktadır.

Tüm bunlarla birlikte karşı karşıya kaldığımız darbeci tasfiyeci süreç de eksiklik, zaaf ve ihtiyaçlarımızın altını tekrar çizmiş, üzerinde durmamız gereken sıkıntıyı ve de çözümün nasıl olacağını ortaya çıkarmıştır.
Bu bağlamda basamaklar arasında birçok başlık yer alsa da biz bu yazımızda yeni faaliyetçilere ulaşma ve örgütlemede çalışma tarzımızın önemine -kitlelerden kitlelere, kitle ve faaliyetçi toplantıları, hata ve zaaflara yaklaşım gibi başlıklara- değinmeye çalışacağız.
Kitlelerden kitlelere çizgisini uygulayalım…
Kadro üretimi ve devamlılığının sağlanması başlığında genel anlamda dar ve geniş katılımlı toplantılar ilk gündem maddesinden biridir. KP’lerin kendi içlerinde yaptıkları toplantılar dışında çeşitli konularda yapılan faaliyetçi, kitle ya da taraftar toplantıları eğitimin ana araçlarından birisidir.
Daha önceki bölümlerde de altını çizdiğimiz gibi “kitlelerden kitlelere” çizgisi komünist partisinin her tür çalışmasında temel çizgidir. Kitlelerin tecrübe ve fikirlerini sistemli bir biçimde özetleyip, tekrar onlara sunmakta başarılı olursak işte o zaman gerçek anlamda kitlelerin bu fikirlere sahip çıkması ve bu doğrultuda harekete geçmesini de sağlamış oluruz.

Bu da bu çalışma içinde onlarca yeni insanla ilişkilenmemize ya da ilişkide olduğumuz yoldaşların hem kitle içinde denetlenmesine hem de farklı özelliklerinin açığa çıkmasına yol açacaktır.
Ancak buralarda “zaten alınmış kararları” tartışırmış gibi yaparsak, kitlelerin inisiyatifini zedeleyici yaklaşımlara düşersek, işleri sadece kendi başımıza yapma pratiğine girişirsek görüşlerin ve tartışmaların tüm ve açık ifadesini kullanmakta başarılı olamayız. Talimatlar biçimindeki tarza, kitle ile kendisini eşit görmeyen yaklaşıma kesinlikle karşı çıkmak gereklidir.

Bu yaklaşım bürokratizmin tarzıdır ve böyle bir tarz, kolektifin geniş kitlelerle olan bağını zedeleyen büyük bir düşmandır. Bu anlamda kitlelerden, kitlelere ilkesine dayanan bir çalışma tarzıyla demokratik tarzı yaymalı, kitlelere gerçek anlamda kulak vermede başarılı olmayı sağlayabilmeliyiz.
Mesele oldukça basittir aslında: Her şeyi insanların, faaliyetçilerin, kadroların varlığı ve duruşu belirler. Öyleyse onlara ulaşmak, onları tanımakla işe başlamak gerekir. İnsanları gerçek anlamda incelemeye başlar başlamaz, daha önce “farkedilmeden duran” birçok kişinin birçok farklı özelliği ile keşfedildiği, kişisel özgünlükler ve elbette kolektifin yönelimi dikkate alındığında nice “görünmez” yoldaştan “harika”lar yaratılacağı örnekler çoktur.

Yeter ki bu bolşevik mikroskobu adil, devrimci, toplumsal cinsiyet rollerinden arınmış ve doğru bir şekilde işletebilelim.
Bu toplantıların yanında kolektif içinde yapılan daha dar toplantılar da birer eğitim üssü haline getirilmelidir. Her katılımcı kolektif içi demokrasi koşullarında, siyasetin bütün sorunlarının özgür ve çözücü tartışması içinde gelişir ve sağlamlaşır. Bu anlamıyla her bir faaliyetçinin gelişmesi, kolektif içi çalışmanın-tartışmanın ne biçimde örgütlendiğine bağlıdır.
Örneğin sadece toplantı raporlarını incelediğimizde bu materyallerde faaliyet alanlarına ilişkin derinlikli tartışmaları, siyasal sorunların ve gündemlerin tartışıldığını, ülkedeki siyasal sorunlara değinildiğini, çıkmışsa yayınların okunduğu ve siyasal çalışma olarak alındığını, irdelendiğini görmek zordur.

Belli başlı gündemlerin konuşulup, faaliyette karşımıza çıkan birtakım sorunların gündemleştirildiği, “politik” gündem maddelerinin ise genel belirlemelerle sınırlı kaldığı, kimi pratik işlerin örgütlendiği vb. örnekler oldukça fazladır ve ciddi bir hazırlık yapılmadan basmakalıp toplantıların örgütlendiği durumlar olmaktadır.

Oysa ki hangi kademede toplanıyor olursa olsun kolektif toplantılar, kurum içi yaşamın düzenlenmesi, doğru çalışma biçimleri ve alanlarının belirlenmesi, yönelimin netleşmesi vb.’in yanı sıra esas olarak katılımcıların ideolojik anlamdaki eğitiminin önemli bir parçasıdır. Yoksa belli sayıda insanı bir araya toplayıp onlara: “Yoldaşlar, şu şu görevlerimiz var, şunları şunları yapmalıyız” demek ya da dönemsel kampanya ve yıldönümleri üzerine tartışmak anda “iş”in örgütlenmesine hizmet etse de komünist partinin örgütlenmesine hizmet etmez.

Halbuki bütün kolektif toplantılar katılımcıların ideolojik düzeyini yükseltmeye yardım etmeli, kurum içi sorunların, devrimin sorunlarının tartışılması ve bileşenlerin bilincini yükseltmenin aracı olarak ele alınmalıdır. Kısacası her toplantı bir eğitim çalışması olmalıdır. Bu anlamda kadın ve gençlik çalışmaları olumlu örneklerimiz arasındadır.
Farklı düşüncelerin olması iyidir…
Elbette bunun olabilmesi için de ikili bir görev dağılımı gerekmektedir. Bir yanı kurum içi toplantıların zamanında örgütlenmesi, “ilk aksilikte ertelenebilir” rahatlığından çıkılması; katılımcı her bir yoldaşın fikirlerini özgürce ifade edebileceği demokratik ortamın sağlanması ve de yoldaşlara açık bir kolektif yapının oluşturulmasıdır.
Herhangi bir birim ya da bileşen içinde, bir sorun hakkında farklı görüşler de olabilir. Ki bu iyi bir şeydir. Sorun, tüm bu fikirlerin nasıl ele alınıp tartışıldığı, kararlaşmanın nasıl sağlandığıdır. Burada çekirdek bileşenin üyeleri, kolektif aklı en iyi bir biçimde kullanabilme, bütün yararlı fikirleri dinleme ve farklı görüşlere sahip yoldaşlarla çalışmada başarılı olmalıdırlar.

Sorunların tartışılıp incelenebildiği, farklı görüşteki yoldaşların fikirlerini serbestçe belirtebildikleri, üstünkörü tartışma ve tekrardan uzak, tüm yoldaşların neyin doğru neyin yanlış olduğunu keşfedebildikleri bir ortam yaratmada başarılı olursak bunun bir diğer faydası da şu olacaktır: Bu ortam, tüm yoldaşların ideolojik seviyesini yükseltecek, hataları bulma kapasitelerini artıracak böylelikle yoldaşlar arası MLM ilkeler üzerinden yükselen birliği ve dayanışmayı kuvvetlendirecektir.
Bu ortam aynı zamanda kolektifin birliğini baltalamaya, onu siyasetin temel sorunlarından uzaklaştırmaya, sorun ve sıkıntılardan faydalanmaya çalışanlara karşı da safların sıklaştırılmasının bir aracıdır.

Canlı tartışma ortamı bizi güçlendirir!


Diğer yanı ise katılımcı her bireyin gereken hazırlıkla bu platformlarda yerini alabilmesidir.
Herhangi bir kurumda canlı bir tartışma ortamı yoksa o kurum siyasal anlamda ölüyor ya da komada demektir. Bu durum bir KP’de yaşanıyorsa o parti sınıf mücadelesinin gerisinde kalmaya mahkumdur.

Andaki duruma hakim ol(a)mayan, ona denk düşen tartışmaları yap(a)mayan ve doğal olarak gerekli atılımları da yapmaktan uzak bir yapılanma yukarıda bahsini ettiğimiz koma halinin ötesinde bitkisel hayatta demektir.
Bu eksenden koptuğumuzda toplantılarımızda yürüteceğimiz tek tartışma kişilerin sorunları ya da kişiselleşmiş sorunlar, faaliyet alanlarımızdaki bir takım örgütsel sorunlar vb. olacaktır.

Bu da sistemleştiği durumda artık tekrar eden bir biçimde “geniş kitlelere gitmekten”, “dipten gelen ya da dipte kaynayan dalgadan”, “yığınlarla sıkı bağlar kurmaktan” bahsedilir ama sadece bu belirlemede takılı kalmak, sorunun özünü görmemek ve başarısızlıkta da takılı kalmak anlamına gelir.
Şurası bir gerçek ki, araştırma-inceleme yapmayan, yeni ve somut koşulları değerlendirmeyen bir kişi kitlelere temas edemez, onları ikna edemez. Sonuç alıcı ajitasyon-propagandayı bile yapamaz. Çünkü A/P de dahil KP’nin kullandığı-kullanacağı tüm araçlar güncel ve siyasal, somut olmak zorundadır. Kişisel sorunlar yerine politik tartışmaları; teknik meseleler yerine politik çalışmaları, sadece kampanya ve yıldönümlerini değil uzun vadeli planlamaları öne çıkarmak sınıf mücadelesini her alanda geliştirmek demektir. Bunun yapılacağı esas alanlardan birisi de kolektif toplantılardır.
İdeolojik ve siyasi gerilikten kurtulmak için iç eğitim, önemi ve ciddiyetine uygun ele alınmalıdır. Ki bu noktada da bahsini ettiğimiz şey, iç toplantılardır.

Hata ve zaaflara yaklaşım devrime yaklaşımdır
Kadro politikasını tartışırken değinmemiz gereken bir başka nokta, hata ve zaaflara karşı yaklaşım tarzımızdır. Her durumda değişebilmekle birlikte sekterizm ve liberalizm arasındaki tarzımız en nihayetinde kolektifin zarar görmesine yol açmaktadır. Hataları, zaaf ve yanlışları doğru bir analize tabi tutmak oldukça ciddi bir durumdur.

Eğer hatayı bütünlüklü saptamada iyi değilsek devamında da hatalar yapmaktayız. Kimi zaman ihtiyaçlar, kişisel ilişkiler ya da “adamcılık” uzlaşmacılıkla sonuçlanmakta ve doğru bir tutum geliştirme tesadüflere kalmakta, kimi zaman toplumsal cinsiyet rolleri devreye girerek eğitim cezalandırmaya, pişman etmeye, nihayetinde kurtulmaya varabilmektedir.
Bilinir ki uzlaşmanın, ertelemenin, liberal davranmanın kesin bir sonucu vardır; o da yıkıcı sonuçlardır. Bu da sekterizmdir. Başkan Mao bu konuda yolumuzu açmaktadır:
“Hata yapan kadrolara karşı genel olarak ikna yöntemini kullanın ve hatalarını düzeltmeleri için onlara yardımcı olun. Mücadele yöntemi, sadece ciddi hatalar yaptıkları halde kendilerine yol gösterilmesini kabul etmeyenlere karşı uygulanmalıdır. Bu durumda sabırlı olmak gerekir. İnsanlara kolayca ‘oportünist’ damgası vurmak ya da onlara karşı kolayca ‘mücadeleye girişmek’ yanlıştır.” (Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt 2, s. 211).
Şu bir gerçektir ki, devrim mücadelesi nasıl sürekli biçimde ileriye doğru bir hat izlemiyorsa bu her bir devrimci için de böyledir. Çünkü sınıf mücadelesi, BPKD’nin en önemli derslerinden biliyoruz ki, kendi bünyemizde de sürmektedir.

Burjuvazi ile proletarya her bir devrimcinin gelişim süreci içerisinde çatışmakta ve birbirine üstünlük sağlamak için çeşitli yollarla ataklar geliştirmektedir. Bu nedenle, tökezleme, hata yapma, geri dönüş riski vb. her bir bileşende vardır. Bunu engellemek için geçerli yöntemlerden birisi proleter devrimcilerin ideolojik anlamda sürekli donanmalarını sağlamaktır.
Kişilerin gelişimi ya da tökezlemesinde dış faktörler elbette etkilidir ve burada devreye giren kolektif/önderliktir. Yani tek tek kişilerin gelişiminde KP’nin rolünü bir kenara bırakmak, görmezden gelmek ya da hafifletmek son derece yanıltıcı sonuçlar doğurmaktadır.
Mücadelenin gerileme gösterdiği, iç çatışmaların yüzeye vurduğu, ayrılma, sarsılma ve kırılmaların kendini gösterdiği dönemlerde bu yaşananları doğallığı ve gerçekliği içerisinde kavramazsak, mazur görmeme adına yadsımaya kalkarsak, tavrımız dengesizlikle, tepkicilikle sakatlanacaktır. Bu da yanlış üstüne yanlışa yol açacaktır.

Hata yapan ya da tökezleyen yoldaşlar her şey bir yana daha çok ilgi ve desteğe ihtiyaç olunduğu mesajını vermektedir aslında. Öyleyse uygun araç ve yöntemlerle bu durumdaki yoldaşları yeniden kazanma konusunda seferber olmalı, azami çabayı göstermeliyiz. Hiçbir devrimcinin kolay kazanılmadığı ve kolay yetişmediğini en iyi biz biliyor olmalıyız.
Bu konuda en etkili silahımız eleştiri ve özeleştiridir ama uygulamada sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir. Bu silahın ideolojik merkezinde yani kumandasında devrim için en yüksek yararın elde edilmesi kaygısı yer almalıdır. Bu kaygı taşınmıyorsa ya da başka kaygıların bir alt maddesine düştüyse kırıcı ve yıpratıcı olmak kaçınılmazdır.
Kendi haline bırakmak, kişisel tepki ve eleştirilerimiz varsa bunu fırsat bilen bir tepkisellikle yaklaşmak, kaybedeceğimize daha baştan karar verip ya da “yorulmuş” olma bahanesiyle gayreti “boşuna” görmek gibi yaklaşımlar doğru değildir.

Bu anlarda yapılacak doğru müdahale ve tartışmalarla başarılı olma şansı hiç de az değildir. Bunu unutmamalıyız. Bunun için önemli olan bir diğer yan elbette kişinin buna açık olmasıdır. Gerisi oldukça kolaydır.
Faaliyetçi ve kadro sorunu üzerine yapılan tartışmaların bir başlığı da saflardan ayrılanlara karşı tavır olmalıdır. Zira bu kişiler kopmuş, ayrılmış vb. ne dersek diyelim kimi istisnalar dışında bu durumda bile “en yakın” kitlemizi oluşturmaktadır. Bu konudaki yaklaşımımız değişkenlik içermekle birlikte kimi sorunlar da üretmektedir.

Baştan şunu söylemeliyiz ki ister ayrılma hemen yaşansın isterse de kısa ya da uzun bir süre geçsin kıstaslarımız aynıdır ve devrimin kıstaslarıdır. Net olmalıyız ki, bizimle yollarını ayıranlar düşmanlarımız değildir.

Zira düşmanlık başka bir pratik duruma tekabül eder.
Daha düne kadar ya da bir zamanlar aynı saflarda mücadele edenlerin, birdenbire lanetlenmesi, hedef tahtasına oturtulması, sorun yaratıcı, yavaşlatıcı vb. olarak tanımlanması doğru değildir. Devrimci ve komünistler kendilerine ve halka karşı tüm suçlar ve suçlularla uzlaşmaz biçimde mücadele etmeli ama dost ile düşmanı ayırmakta da titiz olmalıdırlar.

Bu konuda bu kesimlerin tekrar kazanılmasını hedefleyen bir politika kazandırıcıdır. Üstelik kazanmak sadece kolektifimiz saflarında örgütlemekle sınırlı bir kavram da değildir. Devrim mücadelesine kazanma hedefini taşımaktadır/taşımalıdır. (Devam edecek)

PUSULA | Yönelim Doğrultusunda Kararlılıkla Yürümek…(1)

PUSULA | Yönelim doğrultusunda kararlılıkla yürümek…(2)

PUSULA | Yönelim doğrultusunda kararlılıkla yürümek… (3)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu