Güncel

Yorum | Rojava’ya Saldırılar Üzerine Kimi Notlar

"Bunun daha önce örneklerini Serêkaniye ve Efrîn’de gördük. Tüm bunlarla Rojava biriciktir, direnişi ile yaptıkları ve hayal ettikleri ile. Onun içindir ki orada yaşayan dağıyla, taşıyla ve halklarıyla direnmeye ve hayal edileni gerçeğe dönüştürmeye devam edecektir."

AKP’li Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan, KDP işbirliğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Avaşîn, Metîna ve Zap’a dönük saldırılar sürerken, bu kez de Kuzey ve Doğu Suriye’ye yani Rojava’ya saldırı sinyali verdi. TC’nin Rojava yönelimine tepkisi elbette yeni degildir.

Aksine hesabı yapılmış fakat uygulanamamış bir planın tekrar gündeme getirilmesi. 2019’da BM Genel Kurulu konuşmasında elindeki haritayı gösterip işgal ve ilhak saldırılarını tüm dünyanın gözü önünde savunmuştu. O konuşmasında ABD ile Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” oluşturulması konusunda görüşmelerin devam ettiğini belirterek elindeki haritadan Türkiye’nin talep ettiği güvenli bölge sınırlarına işaret etmişti.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın İspanya’da yaptığı görüşmelerden sonra İsveç ve Finlandiya’nın NATO başvurusuna dair açıklamalarda bulundu. Açıklamasında İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’nin “terörle mücadelesinde” açıktan taraf olması ve kendi sınırlarında Türkiye aleyhine faaliyet yürütenlere tavır alması gerektiği şeklinde şartlarının olduğunu açıktan ifade etti.

Rojava hattı içinse saldırı düzenlemenin kendi tasarruflarında olduğunu yineledi.

Öncelikle şunun altını çizmeli: Kürtlerin statü kazanması söz konusu olunca Türkiye’de devlet, hükümet ve (önemli ölçüde) muhalefet bölünme sendromuyla ama gerçekte elinde bulundurduğu pazarı kaybetme korkusuyla (sermayenin çıkarı) ortak paydada buluşuyor. Bu duyarlılığın düzeyi, Kürtler üzerindeki baskıların sorgusuz sualsiz sürdürülmesine imkan veriyor. Bu bakımdan Rojava’ya yönelik operasyonları Türkiye’nin genel Kürt politikasının devamı olarak görmek lazım.

AKP-MHP ittifakı ise bu devlet politikasını kendi siyasal çıkarları adına kullanıyor. Epeydir süren Zap-Avaşin harekâtı, İsveç ve Finlandiya üzerinden yürüyen NATO pazarlığı ve Rojava’ya bir operasyon hazırlığı bekaa sorunu üzerinden bir kez daha iç politikayı esir alma manevrasıdır. Zap’ta yürüyen “Pençe-kilit harekâtı” geçen süre içinde iç politikayı etkileyecek bir sonuç yaratmadı. Hulusi Akar ve komutanların sınır bölgesine gittiklerine bakılırsa Cumhur İttifakı’nı tatmin edecek sonuçların alınamadığı anlaşılıyor. Bu operasyon iktidarın beklediğinden farklı sonuçlar yaratmaya gebedir. Zira gerilla güçlerinin alandaki hakimiyeti sürüyor. Nitekim karşı hamlelerle TSK’ya ağır kayıplar verdiriyor.

An itibariyle bölgedeki güçler bu sinyale olumsuz baktığını ilan etti. ABD açısından bölgedeki Kürt gücünün, IŞİD’le mücadelede ve bölgenin istikrarı açısından çok daha öncesinden tercih edilmişti. Rusya ve Şam genel anlamıyla Suriye’nin toprak bütünlüğü savunusu ile TC’nin yönelimine karşı çıkıyor.

Rojava’ya saldırmanın, TC’nin kendi tasarrufunda olmadığı bir gerçek. Bölgesel ve uluslararası dengelerde oluşan çatlaklardan faydalanmayı dört gözle beklediğini söyleyebiliriz. Ukrayna-Rusya savaşıyla alevlenen çelişkilerin dünyanın diğer kısımlarına da etkisi olacaktı elbet. Emperyalistler arası dengelerin hızlı değişimi beraberinde Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusu yapmasını getirdi.

TC devleti iki emperyalist grup arasındaki anlaşmazlıklar üzerinden kendisine azami ölçüde fayda sağlamaya çalışmaktadır. Bir yandan sadık olduğu ABD-AB grubuna dayanarak hareket ederken bir yandan özellikle Rusya temasları ile kendi hareket alanını genişletmeye çalışmaktadır. Savunma sanayisine gelen yaptırımların esas muhatabının ABD olduğunu herkes biliyor. S-400’lerin bedeli olarak F35 projesinden Türkiye’nin çıkarılması ve savunma sanayiine gelen yaptırımları başlarda hafife alan Ankara, çok geçmeden soluk almakta zorlandığını acı acı fark etti.

Ünlü SİHA’lar Kanada ve Ukrayna olmadan uçamıyor. “Milli uçak” projesinin motoru da İngiltere tarafından tedarik ediliyor. Kanada yaptırımları kaldırdı ancak bundan başka bir gelişme sağlanamadı. Benzer sayısız örneği ile sınırını aşmadığı sürece “kürkçü dükkanından” (ABD-AB) azami ölçüde faydalanıyor. NATO’daki çıkışı da bu anlayışın bir örneğini oluşturuyor. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasını pek hala onaylayabilirdi. Yalnız bundan kendisi adına ne tür kar sağlayacağını hesaplıyor ve hesap ortada. Göründüğü kadarıyla bu hesabın büyük lokması Rojava’nın işgali, asgarisi ise bir takım tavizler.

Ukrayna savaşı patlak verdiğinden beri Biden yönetiminin Rusya’yı Suriye’de bunaltmak için seçeneklerini yeniden değerlendirdiğine dair haberler de çıktı. Bu doğrultuda ABD özellikle Fırat’ın batısında Türkiye’nin rolüne bel bağlayabilir. Demek oluyor ki ABD Rojava’yı gözden çıkartabilir. Bu iplerin ne kadar gerildiğine bağlıdır. Şu an “çabalarını tehlikeye atacak bir şey görmek istemiyorlar”.

TC, emperyalistlerin klik savaşında hem kendi çıkarları doğrultusunda belli dengelerde hareket ediyor hem de bağlı olduğu batı kliğinden de kopmamak için çaba sarf ediyor. Bir ipteki cambaz misali ama burada TC yani AKP-MHP iktidarı ipteki cambaz iken ipleri tutan iki emperyalist klik oluyor.

Yukarıda da dediğimiz gibi ADB, Ukrayna’da yaşanan Rusya kazanımlarının karşılığında Suriye’de Rusya’yı geriletme planları olduğunu biliyoruz. Bu durumda denkleme hemen TC devleti girmeye çalışıyor, “ben de buradayım” diyerek Suriye’deki ilhak, işgal ve talanları için onay istiyor. İç siyasette de bekaa ve toprak meslesi üzerinden en basit tabiriyle Kürt karşıtlığı ile iç siyasetin ana aktörlerini de böylelikle yanına alıyor. Kim bu ana aktörler, tabi ki Millet İttifakı. CHP “helalleşme” adı altında Kürt kentlerin ziyaret ederken, bir taraftan da “sınırötesi” operasyonlara ilk destek vererek Kürt kentlerinin yok edilmesini istiyor.

Rojava fiilen özerk bir yapıya kavuşmuş bulunuyor. Savaşın en zorlu koşullarına rağmen kendi iç dinamiklerini koruyan, kendi sistemlerini örgütlemeye çalışan Rojava’ya yönelik saldırıların çok yoğunluklu olarak artması tesadüfî olmayıp çok yönlü saldırı politikalarının bir parçasıdır.

Bunun daha önce örneklerini Serêkaniye ve Efrîn’de gördük. Tüm bunlarla Rojava biriciktir, direnişi ile yaptıkları ve hayal ettikleri ile. Onun içindir ki orada yaşayan dağıyla, taşıyla ve halklarıyla direnmeye ve hayal edileni gerçeğe dönüştürmeye devam edecektir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu